30 Ağustos 2012 Perşembe

Maria Montessori

Türkiye saati ile gece yarısını geçmiş bulunuyoruz. Yani 31 Ağustosa girdik ve google amca barner değişikliği yaptı. Baktım oyuncaklar pek bi tanıdık mause ile geldim üzerlerine meğer Maria Teyzenin 142. doğum günüymüş :) Tıkladım üzerine ve bir dünya bilgi buldum karşımda. Allah'ım bu bir işaret olmalı diyerek gülümsedim. Ben minnoşu bu teyzenin dedikleri ile büyütmeliyim galiba :) Bırakınız yapsınlar, bırakınız gitsinler mottosu tam bana göre.

Montessori eğitimi adına bizim evde ilk yaptığım şey hazine sandığı ya da hazine kesesi denilen etkinlikti. Bloglardan araştırıyorum Montessorici anneleri, onlardan birinde rastlamıştım bu etkinliği çok hoşuma gitti. Hemen uyguladım benim minnoşa ve Asya  bayıldı.

Bizim sepete bir sürü ilgi çekici nesne koyduk. Daha doğrusu mutfağa gittik Asya neye elini attıysa, attık onu sepete :) Sonra geldik oturduk halının üstüne tek tek inceledik elledik, ağzımıza götürdük attık tuttuk. En az bir saat oynadık ilk seferinde. Sonraki seferlerde farklı materyaller ile ilgisini arttırdım ama tanıdıkları olunca bakmamaya başladı minnoş yenilik istiyor yani :)

 Sepetimizin içinde neler var neler. Yumuşak oyuncak top, fırın eldiveni, hipp rezene çayı kutusu, bir rulo alimünyum folyo, fotoğraf makinesi kılıfı, şeffaf kutusu içinde kağıt kek kalıpları, keçe çanta, cam kavanoz, ahşap diş kutusu, ıslak havlu paketi.

Minik eller iş başında :)

 Materyalleri seçerken hepsinin farklı dokuda olmasına dikkat ettim. Cam, ahşap, mukavva, kağıt, karton, pelüş, folyo elini dokunduğunda hepsi farklı bir his verdi minnoşa.
Zaten görsel anlamda oldukça iyi durdu sepetimiz. Tadlarına gelince bilemiycem hepsini ağzına götürdü tadına baktı Asya kız tadlarını ona sormalı :)

Elindeki kelebek figürlü ahşap kutuya bayıldı Asya :)

İncelediklerini sepetten dışarıya atıyor bizimkisi.    Evet sıradaki gelsin :)
Ve sonunda tüm sepet ortaya dökülür. İncelemeye devam.

Bu alüminyum folyoya bayıldı Asya Kız bayağı açtıktan sonra kopartıp top yaptık folyodan, sonrada top haliyle oynadı.

 Oturmaya alışkın olmayan Asya yüzüstü keşfe devam eder.  Minik Kaşif= Minik Asya

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Ev Hanımıyım Ben

Tanıtım cümleme böyle yazmak isterdim, istiyordum ve sonunda oldu ev hanımıyım ben. Şimdi şöyle oldu iki hafta önce kuruma ücretsiz izin için dilekçe vermiştim dilekçem onaylanmış gittim bizzat tebbellüg ettim.  13.05.2014 e kadar ev hanımıyım ben, evdeyim yani. Pek özenirdim ev hanımlığına ben beni bildim bileli çalıştığım için pek mutlu sanırdım ev hanımı olma halini. İlk işim gün kurmak olacaktı. Altın günü olur, euro günü olur fark etmez yeter ki gelsin pastalar, gitsin börekler çörekler.
Ama o iş öyle olmadı doğum izniydi biriktirdiğim yıllık izinlerdi derken altı ayı evde geçirdim ve hiç bir güzel tarafını göremedim ve önümde yaklaşık bir buçuk sene daha var evde geçecek ne yapılır bu zamanda diye düşünüp duruyorum şimdilerde.

İşin aslına gelince öğretmenim ben hem de fizik öğretmeni şu öğrencilerin deli gibi korktuğu fizikle oyun oynarım bayılırım fiziğe de öğrencilere de. Fizik anlatmak benim için bir nevi terapi bile denebilir. Yaklaşık on sene dershanelerde öğretmenlik yapmış iken devlet memuru oldum ben. Hem de masa başında dosya yapılan bir kuruma hem de çok dosya yapılan bir kuruma :) Bilenler bilir KPSSP10 puanım yani öğretmenlik puanım 89, bilmem kaç iken öğretmenlik atamasına başvurmadım Ankara'da kalabilmek için. Yaklaşık 10 kişi atıyorlardı zaten benim girdiğim sene. 87 küsur ile Erzincan Refahiye'ye atandı bir fizikçi muhtemel ben orayı tercih etsem onun yerine ben yapıyordum şimdi oralarda Fizik öğretmenliğini. Ama ben bilmem beyim bilir dedim, beni yerim sevdiceğimin yanı dedim gidemedim Ankara'dan. Yazdım düz devlet memurluklarını yine bilenler bilir KPSSP3 puanı 92, bilmem kaç ile atandım Ankara'da dümdüz bir memurluğa. İlk sene asaletim onaylandı ikinci sene ben bebiş yapmaya kara verdim şimdi de ücretsiz izinle evdeyim.

Şimdi ben ev hanımı olarak gün yapıp keyfime bakacağım. Bebişimle gezip tozacağım, kafa nereye ben oraya modunda hayat bana güzel olacak sanıyordum ya. O iş hiç öyle değilmiş :)

Dipteyim sondayım depresyondayım. Bu kadar zaman çalışmış birinin evde oturması mümkün de değilmiş. Hem çocuğa bak hem yemeği yap şeklinde ev hanımlığında level atlamak mümkün olsa da mutlu olmak bu şekilde mümkün değil. Herkes lohusa depresyonundan bahsetmişti de altı ay depresyonunu kimsecikler söylememişti. Bence böyle bir depresyon türü de var. Eeee şimdi nolcak depresyonu bu :) Kesinlikle Asya ile ilgili değil benimle ilgili bir depresyon bu!Şimdi ne yapıcam ya da bişeyler yapmam lazım depresyonu. Her gün birbirinin aynı, ama nasıl oldu da ben yine bugünü pijamalarımla geçirmişim depresyonu bu. Saçıma fön çektirmeyeli (bayramı saymazsak) iki ay oldu depresyonu bu. Emziriyorum ama neden kilo veremiyorum depresyonu bu. Dolapta giyinecek hiç bir şeyim kalmadı depresyonu bu. Yani tamamen kişisel bir depresyon. Ev hanımlığının etkisi ile yardımcı bayan bulamamanın verdiği etki birleşince meydana çığan kaosu saymıyorum bile. Ev bugün süpürülmedi, hayır silinmedi de, ütü neden birikiyor, çamaşırları yıkayalı iki gün oldu yine birikti, bulaşık makinesi her gün mü dolup boşalır, çamaşır suyu bu kadar çabuk nasıl biter depresyonu bu. Sabah kahvaltısı zeytin peynirle olmaz yanına bir şeyler lazım, akşama ne yemek yapılacak, çayın yanına bir de kek yapsam mı depresyonu bu.

Bir de anne olma vasfımdan depresyonuma öyle bir destek var ki o da şöyle. Bu minnoş şimdi bitirdi altı ayı oldu yedi aylık nereden başlasam ne öğretsem. Sayılardan mı başlasam renklerden mi, şekilleri mi öğretmeli hayvanları mı, telaşı sardı beni. Bebeğim büyüyor ben geç kalıyorum hiç bir şey yapamıyorum nolcak şimdi  telaşı kafamı yiyip bitiriyor. Bir sürü kitap almam lazım yok oturma odasına okuma köşesi yapmam lazım, yok şu tarafı oyun köşesi yapalım, bu köşe kış köşesi kalsın ortaya su şişesi dikelim modunda delirmek üzereyim. Eğitim sitemlerini araştıralım bak montessori varmış süpermiş bi de şu varmış übermiş modundayım.

Beynimde kemirgenler mi yaşıyor yoksa bana mı öyle geliyor. Ben bu kadar beceriksiz bir tip de sayılmam aslında. Doğan'a bunları söylediğimde sanki benim düşündüklerim tamamen halüsinasyonmuş gibi suratıma bakıyor ve şöyle diyor "ev gayet temiz derli toplu, akşam yemeği de güzel olmuştu, Asya'da gayet mutlu bir bebek sorun yok" diyor. O an anlıyorum ben kesinlikle şizofrenim bütün depresyonları ben kurguluyorum :)

İşin özü şu ki bir şey yapmalı.
Önce takıntılı bir anne olarak minnoşa kitap almak ile başlayacağım 6-12 ay arası kitap önerilerine şiddetle açığım.
Eylül geldi okullar açılacak hemen fizikten özel ders vermeye başlamayalım bu bir ilandır ihtiyacı olana duyurulur. Klasik tabirle her seviyeye uygun özel ders itina ile ve zevk ile verilir.
Bir de ev işlerine yardımcı bir bayan bulduk mu oh mis.
Bak  ne depresyon kaldı ne bişiy.

Minnoş uyandı gidip onu emzireyim.
Yarına misafir var ev silip süpürülecek ucundan azcık başlayayım, yarın için menü oluştursam hiç fena olmaz, akşama da yemek yapılacak, bir de doktor randevusu var ona da yetişilecek, depresyonum geri mi geliyor ne :) İMDAT !!!

Fotolar eskilerden....

 
minnoş tam bir aylık :)


Hesapladım doğalı tam 76 saat 37 dakika olmuş :) 


25 Ağustos 2012 Cumartesi

6. Ayımı Doldurdum

Ömürden 6 koca ay tüketti benim minnoşum yedinci ayına başladı hatta üzerinden neredeyse iki haftası da geçti. Neler neler yaptık 6. ayımızda unutmayalım not alalım

Öncelikle ilk hastalığımızı atlattık idrar yolu enfeksiyonu geçirdi Asya, ateşi 38 üzerine çıktı sonra öksürme, tıksırma halleri oluştu. Sümüklü böcek olarak bi süre dolandı burnu aktıkça aktı sonra bol bol burnu tıkandı serum fizyolojik sever oldu. Şükür bunlar geldi geçti.

Böbreğinde taş çıktı 1mm ye 1,8 mm hemde bir minnoş için yeterince büyük bir taşı var kuzumun. Üstüne üstlük kum döküyormuş yavru kuzu. Bu işler ise neticelenmedi. Çeşitli tetkikler vs. Umarım bunlar da geçer gider.

Hastalık haberlerinden sonra gelelim gelişmelerimize ek gıda denemelerine başladık ama pek iyi sonuç verdi denemez henüz bir öğün oluşturamadık. Ama şükür benim minnoşu doyuracak kadar sütüm var bu nedenle pek de önemsemiyoruz ek gıdayı. Alıştırmalara devam durumundayız önümüzdeki ayı tadım yaparak geçirmeyi planlıyorum süt olduğu sürece. Ama rutin olarak günde bir kaşık pekmez ve bir kaç kaşık yoğurt vermeye çalıştım. Bunun dışındakiler kadere kısmet tadımlıklar :) Bu arada elleri ile yemek yeme denemelerinde bulundu Asya kız pek tatlı pek de pasaklı oldu :) Kaşık bile tuttu hep sol elini kullandı bu iş için acaba solak mı olacak. Her zaman hareket halinde olan ayağı da sol ayağı.

Bu ayın en güzel yanı minnoşun beni ve Doğanı tanıması. Anne ve babasının olduğunu tabi ki daha önceden biliyordu hem de beni doğduğundan beri ayırt ediyordu. En azından sütün kokusundan biliyordu. Ama bu ay öyle değil bizim kucağımızdan başka bi yerde olmak istemiyordu. Bu durum süper ama ben iki üç gün yapışık modda gezince e be kuzum bunu tadında bıraksak mesela yemek yapmak lazım akşama ya da evi de toplamak lazım ne dersin dedikçe yapıştı yavru kuzu :) Bu da bir dönem demek ki yavrunun bana ihtiyacı had safhada diyerek ben de yapıştım minnoşa :) Sarmaş dolaş geçirdik bu ayı:)

Benim minik kuzum seçim yapmayı öğrendi bu ay. İlk olarak yemek seçti tadım yaptı. Ağzını açtı ne verdiysem tadına baktı begendiyse dtekrar açtı ağzını beğenmedi ise kapattı. Onun bu istek belirtme durumuna bayıldım saygı duydum ne isterse verdim istemediğine ise zorlamadım. Aferin kuzuma.

Sonra kimin kucağında olmak istediğini seçti yavru kuş. Başkasının kucağında iken "gel annecim" dediğimde kollarını uzatıp bana gelmeyi seçti. Ya da benim kucağımda iken biri gel dediğinde kafasını çevirerek benim kucağımda kalmayı seçti. Burdan anlaşılacağı üzere gelmek gitmek komutları çoktan algılanıyor bizim evde :) Yabancıların yabancı olduğunu anladı Asya bu nedenle tanımadığı birinin kucağında olmayı pek istemiyor. Ama pek sosyal minnoş bizim yanımızda iken herkese gülücük saçmayı ihmal etmiyor.

En çok da yerde olmayı seçti minnoş. Yerde bir oyuncak mı var ya da kumanda mı gördü anında yere inmek isteğini belirterek hatta çoğu zaman anneyi iterek kendini aşağıya salarak yerde olmayı seçti kuzum. Bol bol sürünme çalışmaları yaptı göbek üzeri, geri, geri derken 6. ay içinde emekledi denemez. Ama ben bu yazıyı biraz geciktirdiğim için yedinci ayımızı doldurduk yazısında artık emekliyoruz yazacağımı biliyorum :)

Oturma işine gelince desteksiz hala oturamıyor minnoş. Aslında desteksiz oturmasını biz desteklemiyoruz :) O bunu ufak ufak denese de daha vakti var biraz daha gelişsin kasları ne de olsa oturup duracak bir ömür boyu, yatmanın keyfini çıkarsın kuzucuk.

 Dişlerden hala ses seda yok. Son hızla salya akıtıyoruz ellerimiz ağzından çıkmıyor kaşımaya devam ama diş yok. Bu dönem zaten oral dönem sadece ellerini değil bulduğu her şey ağzına götürüyor Asya. Dünyayı ağzı ile algılamaya, tanımaya çalışıyor.

Bu ay muzurluk peşinde koştu durdu minnoş kumandaya ulaşmak için planlar bile yaptı minik kuzu. Koltuk minderlerinin arkasına sakladığımız telefonlara ya da kumandalara itina ile ulaştı. Aferin kuzuya plan yapma yeteneği de gelişti minnoşun.

Dada dede gibi seslerin bu aylarda çıkarılabileceği yazılıyor bu ayın gelişim özelliklerinde ama  benim minnoşum bu sesleri çıkarmıyor. Ama avazı çıktığı kadar bağırıyor bağırarak ne demek istediğini de anlatıyor.

Keşfetmeye devam.

 Bu minik kuş hep gülsün böyle Maşallah kuzuya
 
 
 

Üzerindeki kundak şahsen bana ait yani annem bana kullanmış ben kızıma kullanıyorum benden de torunuma geçer inşallah :)

 


 Asya'nın yumuk elleri. Bu ay en çok parke üzerinde çap çapa çap yapmayı sevdik sanırım :)
Ben Asya'yı banyo yaptırırken hep göbüşüne, poposuna vurup ritim tutarak çap çapa çap diyordum bi baktım Asya her yere vurmaya başladı bu ay hem de ritimle :) Gizli öğrenme diye ben buna derim :)
 
 
 


Bu ayın tamamı bu oturma odasının halısı üzerinde geçti desem yalan olmaz. Her ne kadar üzerine yorgan sermiş olsam da Asya yorgan sınırlarını yuvarlanarak ilerlemek sureti ile aştı :)




 
Ve Asya kız gezmelerde malum Ramazana denk geldi bizim 6. ayımız. Biz de bol bol iftar davetlerine gittik hem eve hem de çeşitli mekanlara. Minnoş için büyük keşif oldu her yeni mekanı uzun uzun inceledi minik kaşif.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

İlk Bayramımız

Asya Kızın ilk bayramı geldi ve geçti. Çok güzel bir bayram geçirdi. Büyükleri ziyaret etti. Kucaktan kucağa dolaştı. Gülücükler saçtı, bayram harçlıklarını topladı. Emeklemesi şerefine yerlerde süründü durdu. Hatta dizlerini bile çizmiş minik kuzu.
En kötü bayramın böyle olsun güzel kızım.
Sağlıklı huzurlu daha nice bayramlar gör inşallah.
Hep gül, hep çok sevil.

Pek muhattap olmadığımız bir uyku arkadaşımız var bizim. İ
lk defa sarılmış da uyumuş genelde ihtiyacımız olmuyor bu arkadaşa :)
Tüm bayram boyu sadece arabada olduğu vakitlerde uyuyabildi minik kuş.
Ziyaret başladığı anda hep uyandırdılar minnoşu ama benim güzel kızım ufak bir rehavet sonrası hep güleç yüzlü oldu hiç huzursuzluk çıkartmadı. Aferin minnoşa

İşte bir adet bayram şekeri :)

Keltoşa fiyonk pek yakışmış :)

Uykudan yeni uyanmış Asya kuzu
Az önce arabada uyuyordum ne güzel bu dedenin ucağında ne işim var bakışı olabilir bu :)

Bi adet uçan bayram şekeri :)
Nazarlığımızı da takmışız bir maşallah diyelim bu minnoşa tam olsun.
Uçmak hala en sevdiğimiz oyun.
Kesin pilot olacak bu kız :)

16 Ağustos 2012 Perşembe

Bir Sade Kahvenin Kırk Yıl Hatırı Varmış

Ne kadar uzun bir başlık oldu bu böyle :) Ama doğru bir sade kahve nin kırk yıl hatırı var. Blogumun bu görüntüde olmasına sebep olan sade kahve nin ev sahibi Ece'ye teşekkürler. Ece çok nazik bir teklifte bulundu bana yardım etmek için ben de tabiki seve seve, hatta güle oynaya teklifi kabul ettim. Malum acemi anneliğin yanına acemi blogger olmayı ekledim ama her şeyden bir haberim. Ne nerede, header neymiş, gadget mı Müfettiş Gadget mı şeklindeyim. Ama ben pek beğendim çok beğendim. Çok teşekkürler Ece sence nasıl olmuş?

14 Ağustos 2012 Salı

Küçük Popo Emekledi

Evet minik kuş az önce tam da canlı yayında emekledi. Hemen kayıt altına alındı durumu videosu ve fotoları çekildi.

Zaten emekleme çalışmalarına son gaz devam ediyordu.

Önce ellerini ve ayaklarını kaldırıp uçuş pozisyonunda durdu bir süre böyle uçarak ilerleyebileceğini zannetti.Sonra baktı olmuyor elleri ayakları inişe geçirdi ve başladı uğraşmaya.

İlk öğrendiği göbeğinin üzerinde dönmek oldu. Oyuncakları önüne değil de yanına koydum hep. Baktım ilerleyemiyor bari yana gitsin diye mi düşündüm acaba bilmiyorum. O da göbeğinin üzerinde yana döndü sonra hep biraz daha yana derken, 360 derece döner pozisyona geldi. En az üç haftadır bu dönme işi ile uğraşıyordu.

İlerlemek için de sağa sola yuvarlanmayı seçti bizimki baktı ilerleyemiyor yuvarlanarak ulaştı gideceği yere. Hatta dün akşam bu şekilde yuvarlanırken kafasını da vurdu. Üstüne bir güzel ağladı gözünden yaş bile geldi. Kıyamam minnoşa ilk kazamızı da atlatmış olduk böylece.

Asyam bu çalışmalara devam etti durdu ama ilerleyemedi. Bir ara geri geri gitti. Poposunun istikametinde bir iki denemesi oldu ama yine göbek yerden kalkamadı.

Ama az önce işte ne olduysa oldu. Ahşap diş kutumuzun peşinden gitti. İtina ile göbeği yerden kesti. Dört ayak pozisyona geçti kendini öne itti. Ve kutuya ulaştı. Sonra kutuyu elinden bıraktı kutu yuvarlandı. Ve minnoş tekrar harekete geçti tekrar ilerledi yine kutuyu eline aldı. Bu böyle bir kaç kez tekrarlandı. Ben kayıt altına alana kadar sürdü, hepsini yakaladım çok mutluyum. Sonra minnoş yoruldu göbek inişe geçti kafada ellerin üzerine konuldu. Ve bağırış çığrış başladı :) Cingan yörüğünü pozisyondan kurtarıp kucağıma aldım öptüm, öptüm , öptüm. Tebrikler Asyam.

Annecim sıra geldi bu işi tekrarlayıp unutmamaya, sonra da hızlanacaksın, sonra ayağa kalkacaksın, daha yürüyeceksin en sonunda koşacaksın. Önüne çıkan hiç bir engele aldırmadan hayat boyu bildiğin yoldan şaşmadan ilerle minik kuzum. Annen hep yanında olacak seni çok seviyorum.


Ve göbek yerden kalkar :) Eller ayaklar hepsi hamle için hazırdır.

Popodan kendini ileriye doğru atan minik kuzu o küçük kutuya ulaşır :)


Göbek etrafında dönme hareketimiz

Göbek üstüne uçuşa geçme hareketi :) eller ayaklar havada tabiki
Döndük bir de bu tarafa ilerleyelim.
Ve yorulan Asya Kız




Buçuk Yaşımız

Benim minnoşum yarım seneyi devirdi :) Altı ayını doldurdu, buçuk yaşını bitirdi. Koskocaman bir hanımefendi oldu yani. Biz de onun için buçuk yaş günü kutlaması yaptık. Sonradan öğrendim ki bazı yörelerde altı ay kınası diye bir şey varmış. Maymun iştahlılık ile aaa biz de mi yapsak acaba dedik ama dediğimizle kaldık :) Biz pastamızı alıp afiyetle yedik.
Minnoşun video görüntüleri daha da güzel kendisi için bir şeyler yapıldığının öyle bir farkına vardı ki. Bize gülücükleri ile teşekkür etti. Bizler el çırpınca o da ellerini kollarını oynatıp durdu. Bizi taklit etmeye çalışsa da el çırpmayı tabi ki ve de maalesef beceremedi.

Salyalı Keltoşum kendi kendine oturma çalışmalarında köşeye kuruldu :)
Sandaletlerimiz de pek güzel teyzelerimizin buçuk yaş hediyesi Zara Baby
Nice yaşlara minik kuşum. İyi ki bizim kızımızsın, iyi ki bizi seçtin. Seninle çook mutluyuz.
Hep birlikte mutlulukla, sağlıkla kutlayacağımız nice yaşların olsun.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Aslan Parçası

Dün gece Galatasaray-Fenerbahçe Süper Kupa maçı vardı. Galatasaray benim minnoş kızımın uğuru sayesinde maçı kazandı :)

Ananemiz ve teyzeler ile birlikte iftar yemeğine gittik, sonra maça yetişmek için çayımızı içmeden eve döndük. Babişko hemen tv karşısına kuruldu. Biz de içeri gidip formamızı giyip geldik.

Minnoş babasına destek oldu, maçın ufak bir kısmını izledi, mutlu mutlu pozlar verdi, teyze ve anane ile oynadı,  sonra da uyudu.

O sol bacak hiç yere konmuyor, nedense hep havada :)

Emekleme çalışmalarımız son gaz devam etmekte :)

Bir o yana bir bu yana dönüp durur benim kızım

Ayak hızına makine hızı yetişemiyor tabi
Ama o ağız şekli, o bakış  için bu foto silinmez hatta saklanır :)

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Ek Gıdaya Yumuşak Geçiş

Ek gıdaya geçiş için önerilen 4-6 ay aralığını bitirmeye kaldı iki gün. Ama ben ek gıdaya neredeyse geçmek istemiyorum. Nasıl olsa ömrü boyunca yiyecek hormonlu bir sürü ıvır zıvırı şu an anne sütü alabiliyorken emsin emebildiği kadar modundayım. Ama beş buçuk ayımızı da doldurduktan sonra doktorumuz çay kaşığı ile denmelere başla demişti biz de başladık. Neler neler yaptık Minnoşla

1. Gün: Probiyotik yoğurt ile kendim yoğurt mayalamıştım. Bunu internetten bir yerden okudum. Sonra iki kaşık verdim bizim minik kuşa afiyetle yedi. İlk ağzına alınca ağzı yüzü buruştu ama yemekten de geri kalmadı.

2. Gün: Dün mayalamış olduğum yoğurt sümüksü bir hal aldı. Sanki süner gibi oldu ben de korktum açıkçası vermedim yoğurdu. Nektarin rendeledim cam rende ile iki mama kaşığı nektarin yedi. Akşam iftarda biraz hurma emdi :)

3. Gün: Bugün doktor kontrolümüz vardı. Ve kendi kendime verdim iki günlük ek gıdada saçmalamış olduğumu anladım :) Doktor probiyotik yoğurt ile yoğurt mayalaman biraz zorlama olmuş dedi. Yoğurdun kendisi zaten probiyotik sen doğal yoğurt mayala dedi. Keçi sütü ile mayalasam mı dedim hayır gerek yokmuş inek sütü idealmiş benim doktoruma göre. Ayrıca nektarin yerine şeftali vermemi söyledi. İki de iki ıskaladım ani :) Bugün tüm gün hastanedeydik. Meşhur idrar tahlili günü hiç bir şey vermedim sadece anne sütü.

4. Gün: Evde AOÇ günlük süt ile yoğurt mayaladım. Sabah 10 ggibi iki mama kaşığı öğleden sonra 4 gibi iki mama kaşığı daha yedik. İftarda karpuz emdi :) Bir dilim karpuzu alıyorum elime o da tutup azına götürüyor bu şekilde suyunu emiyor. Bu işi çok seviyor.

5. Gün: Sabah iki kaşık yoğurt. Öğleden sonra iki kaşık yoğurt. Karpuz. Mercimek tanesi kadar ekmek parçası salata suyuna bandırarak verdim ağzına yuttu.

6. Gün: Sabah iki kaşık yoğurt. Öğleden sonra şeftali rendesi bir kaşık. Minnoş şeftaliyi sevmedi.

7. Gün: Sabah üç dört kaşık yoğurt. Öğleden sonrası için dün şeftali yemeyen kızıma kabak yaptım. Kabağı rendeledim suda haşladım. Azcık çatalla ezeledim pütürlü pütürlü yedi. İki mama kaşığının ucu ile yedi. Akşama kustu hepsini ve ateşlendi. Hastalanmasaydı kusmazdı diye düşündüm ben. Meyveye göre daha çok sevmişti tadını kabağın.

8. Gün: Hastaydık ya mız mız hiç bir şey vermedim belki dokunur diye. Sadece anne sütü, ama ateşi düşsün diye tüm gün emzirdim :)

9. Gün: Pazar günüydü, bugün babişko sabah kahvaltıya ekmek vs almaya gidince kızıma Koska Organik Üzüm Pekmezi almış. Kahvaltıda bir çay kaşığı pekmez içti minik kuş. Beğenmedi denemez çok sevdi de denemez. Arkasından sarı erik rendeledim yine cam rende ile iki mama kaşığı ucu ile yedi. Öğleden sonra yine yoğurt. Gezmeye gitmiştik Hipp in organik havuç püresini aldık bir kaç kaşık da ondan yedi. Bayağı sevdi.

10. Gün: Bir kaşık pekmez. Bi kaç kaşık Havuç Püresi. Öğleden sonra yoğurt. Takip eden üç gün boyunca kakası havuç püresi gibiydi :)

11. Gün:Bir kaşık pekmez, yoğurt. Arka arkaya vermiyorum yoğurtla pekmezi klasik birbirini keser anlayışı yüzünden. Kalkar kalmaz veriyorum pekmezi. Vakit ilerleyince ya da bir tur uyuyup uyandıktan sonra yoğurdu veriyorum. Öğleden sonra şeftali püresi ve yine sevmedi bir kaşık ucuyla ancak aldı. Zorlamadım.

!2. Gün: Bir kaşık pekmez, yoğurt.  Öğleden sonra evde pişmiş zeytinyağlı yeşil fasulyeden bir dal aldım çatalla ezdim bir çay kaşığı kadar yedi. Benim minnoş sebzeci olacak anlaşıldı :) Akşam yemeğinde pişmiş etten mercimek tanesi kadar verdim onu da yedi.

13. Gün: Bir kaşık pekmez, yoğurt. Mercimek tanesi kadar yumurta sarısı. Öğleden sonra  yoğurt. Kırmızı erik rendesi verdim yemedi.

14. Gün: Bir kaşık pekmez, yoğurt. Öğleden sonra yoğurt ve elma rendesi. Elma rendesinden bi kaşık kadar yedi. Akşam semizotu yemeği yapmıştım. Bir iki parça verdim. Ertesi sabah kakasında aynen çıktı. Hiç öğütemiyor sanırım bilemedim.

15. Gün: Bugün 15. Gün henüz hiçbir şey yemedi. Emzirdim, antibiyotik almaya devam. Zaten çok çeşitli bir şeyler de vermedim görüldüğü üzere. Doktorumuzla randevumuz var bir hafta kadar sonra neler ekleyebilirim menüye konuşucam. Çeşitlendiricem minnoşun yediklerini. Hadi bakalım hayırlısı.

Denediği her yeni tad için yüzünde bu ifade oluşuyor :)

Hem beğenmem hem de yerim pozu. Kendi kendine yeme çalışmaları.

Havuç püresinin iki kaşığı ağzında iki kaşığı suratında :)

İlk yoğurt denememiz. Temkinli gördüm minik kuşu :)

Kabak yemek iyiydi :) Yeşil yeşil.

10 Ağustos 2012 Cuma

Doğum Sonrası Kilolar

Bebeğim dünyalar güzeli kızım, senin  için herşeye değer.

Değer değmesine de şu kilolar nolcek onu bilmiyorum. Şimdi şöyleki benim doktorum kolay doğum yapmak istiyorsan yedi kilo almalısın demişti. Ben Ebru Şallı mıyım diye dalga geçmiştim. Ah ahh şimdiki aklım olsa yedi kilodan bir gram fazla almazdım. Doğumu kolay yaptım da doğum sonrası kiloları vermek için almazdım o gramları.  

Sonrasında ise hamilelikte alnabilecek ideal kilo 12-14 kilo arasıdır demişti. Ben şanslı bir hamile olarak bi çok şeyden tiksindim hamileliğimde, yemedim, hiç bir şeye saldırmadım, daima aç falan hissetmedim. İdeal kilo sınırları içinde kilomu aldım, doğumu yaptım, evime geldim. Herkes doğumda 5- 6 kilo gider sana yarısı kalır derken ben doğumdan matematiksel olarak kızımın kilosunu dahi vermeden çıktım. Hal böyle olunca elimde nur topu gibi 10 kilocuk fazlalığım kaldı. Aslında elimde değilde göbeğimde ve basenimde desem daha doğru. 

Bebeğim altı ayını doldurmak üzere iken bu fazlalıklar beni çok sevdiğinden hala benden ayrılmadı. Tabi ben kendimi Çağla Şikel zannettim o röportajında demişti ki sadece emzirdim kırkı çıkmadan gitti tüm kilolarım. E be kilolar Çağla'ya öyle de bana niye böyle. Ben de emzirdim neden gitmediniz anlamadım.

Tabi birde bünyemin yaptığı bir oyun var ki o da şöyle: Hamilelik süresince hiçbirşey canım çekmezken(ıspanak hariç) şimdi aşeriyorum. Herşeyi yiyebilirim açım ben aç. Ömrümde kola nedir bilmezken şimdi günde bir litre içebilir durumdayım.   

Şöyle de bir söylem var: Rejim yapmaya gerek yok sadece tatlı yeme, ekmeği azalt emzirirken zaten verirsin kiloyu... Eeee ben tatlı yemiycem ekmeği azaltcam bunun adı rejim olmayacak öyle mi? Biri beni fena kekliyor olmalı neyse.

İşin özü şurda altı ayımızı doldurmaya kaldı üç gün. Ben de rejime başlamazsam o kiloları vermezsem ne olayım. Sözüm sözdür. Yaz geldi geçiyor işte buraya yazıyorum 38 bedene inmek bana bundan sonra farzdır.

Şişko annesinin güleç kızı :)  

Sanırım iki aylıktık hala el el üstüne koyup uyuyoruz :))

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Muzarat

Kızımın bugünlerdeki son lakabı bu :) Nerde muzur işler yaramazlıklar var onun peşinde. Biz de bu durumda muzarat diyoruz kendisine bazen muzur dana lakabını da hak edebiliyor :))Bi kaç gündür hasta olduğundan muzurluk yapmıyordu ama yine de formunda bizim muzarat.

Artık dönerek ilerlemeyi keşfetti. İstediği her yere dönerek ilerliyor emekleme çalışmaları level1 yani . Ya da geri geri gidiyor bu da emekleme çalışmaları level2 oluyor :)

İki gün önce kayınvalidemlerdeyken oturma odasında yere koymuştuk muzur danayı bi bağırış bi gittik ki koltuğun altına girmiş bağırmasına sebep ise kafasını sokamayışı :)) Yani az daha ilerlese sorun yok da kötü koltuk engellemiş bizim minnoşu, bizim muzarat da sinirlenmiş bu duruma iyi mi :))

Güya ortaya serdiğimiz şu mavi pikenin üzerinde duracaktı :))
Parkeye vurup ses çıkartıyor ya pek mutlu oluyor minik kuzu
Suratındaki ifadeyi yerşm ben senin

Büyüdüm Mantı Büküyorum

Bana ev işlerine yardıma gelen Hayriye Abla mantı konusunda tecrübeli olunca hadi kışlık mantı yapalım dedim. Beş kilo un  eşliğinde sabah gelir gelmez  başladı hamur açmaya ben de doldurmaya yardım ettim, kızım da ortalığı dağıtmaya, hamurları mıncıklamaya yardım etti. Süper oldu. İşin büyük kısmını Hayriye Abla yapsa da ben çok yoruldum ama Minnoş çok eğlendi. Kış boyu yenilecek mantımız oldu. Erişte de kestik bi de çorbalık kestik. Kışlık hazırlığın hamursal kısmı tamam sayılır :)  Bayram sonrası Ayaş'a gidilecek tarladan sebzeler alınacak. Yani bir de sebzesel kısmı var bu işin. Böyle giderse bizim Asya Kız pek hamarat olacak.

İtina ile hamur mıncıklanır : )) Elinden zor aldık.
Valla bunları da attım torbalara, yerken kızım yapmıştı der afiyetle yerim :))



Minik elleri ile nasıl itinalı tutuyor hamuru.
Hamurlu ellerini yerim senin.
Yere dökülenlerin peşinden de bakarmış kuzum.


Hayriye Abla şaka ile kızıyor ona bakıyor ama durmuyor tabi ki de  :))
Mantılar da fena gözükmüyor hani

Tahtaya vurup durdu elleri ile delirdi bi ara sofrayı kaldırıp ağzına götürmeye bile çalıştı.
Baktı olmuyor hatuna oklavayı verdik onu kemirdi ama fotosunu kaçırmışım üzüldüm valla :(


Fırtına öncesi sessizlik
Ağza bak düğmelenmiş :)) 

5 Ağustos 2012 Pazar

İdrar Yolları Enfeksiyonu

Biz doktor kontrollerine aylık değil buçuk aylık gidiyoruz. Nasıl mı?  3. ay kontrolüne 3,5 aylıkken 5 aylık kontrolümüze 5,5 aylıkken gitmek şeklinde bir rutin oluşturduk :) Ve biz geçtiğimiz pazartesi 5,5 aylık kontrolümüze gittik. Bu arada Başkent Üniversitesi Hastanesinde Murat Derbent'e gidiyoruz. Çok da memnunuz. Her şey yolunda hiç bir şikayetimiz yok. Doktor amcamız kontrollerimizi yaptı. Minnoş gülücükler eşliğinde muayenesini oldu. Hala boyumuzu ölçmüyor Murat Bey. Kilomuzu ölçtü gramlar almışız :) Ek gıda için bilgiler verdi. Tam gaz anne sütüne devam dedi. 7. ayda göz muayenesi olacak hatırlatmasını yaptı. Neredeyse odasından çıkacaktık ki bi idrar tahlili, idrar kültürü ve böbrek ultrasonu isteyelim dedi. İşte maceramız böyle başladı.

Öncelikle bir adet minnoş var ki elimizde malum kendisi kız nasıl idrar alınacak bu yavrucaktan diye düşünürken hemşire bir torba getirdi. Uzun ince bir torba yukarı kısmında bir bant var bant alındığında kenarları yapışkan oval bir boşluk çıkıyor ortaya. İşte o oval boşluğu bebişin kukusuna denk getirip kenarlarını da yapıştırıyorlar. Sonra torbanın uzun kısmını alta yani arkaya doğru yatırıp bezliyorsun minnoşu. İdrar kültürü alınırken alkkolle silip temizleniyor sonra da bu işlem yapılıyor.

Buraya kadar her şey güzel, amcalar ne güzel yolu bulmuşlar kolaymış bu iş dedik ki demez olaydım.
Bizim minnoş çişi yapmadı ki bir çok çocuk o torbadan rahatsız olup çişini tutuyormuş. 10-11 saate kadar tutanlar bile varmış. Sonra bizim kız pırt yaptıkça hafif kakası çıktı o torbaya sürtündü bu durumda kültür alınmazmış. Bu şekilde beş bez değiştirdik.   Bu demek ki beş kez alkolle silindi kukusu. Resmen alkol yaktı kan gibi kıpkırmızı oldu. Saatler geçti minnoş yoruldu. Emzirdim ve uyudu. İyi dedim uyanınca yapar. Doğana sen git işlerini halet ben beklerim dedim. Doğan gitti,Asya uyudu, ben bekledim, saat beş oldu, servis kapandı. Dediler ki acile gidin ne zaman yaparsa o zaman veririsiniz ne de olsa 24 saat açık.

İndim acil servise emzirme odasına geçtim oturdum. Minnoş uyandı çişle beraber kaka da yaptı tabi bizim poşet yine boşa gitti. Çıktım dışarı hemşirelere anlattım durumu. Hemşire kız uygun poşetlerinin kalmadığını söyledi gidip eczaneden alacakmışım. Elimde ana kucağı, çantam, bebeğim, bir de bezler bittiği için aldığımız bir poşet bebek bezi bu halde hiç bir yere gidemem dedim.  Neyse bize taktılar mı erkek bebek için uygun poşetten. Bu poşetin üst kısmındaki delik oval değil yuvarlak maalesef. Geçtim emzirme odasına zaten sabahtan beri emziriyorum ama olsun bir kere daha emzirdim ki çiş yapsın. Yaptı minnoş ama yine yanında kaka ile :( Çıktım yine gudubet hemşireye yeniden torba takması gerektiğini söyledim. Yine söylendi ben dedim eczaneden alın falan filan diye. Neyse tekrar alkolle silme kıpkırmızı bir kuku tekrar taktı torbayı. Bu arada saat oldu akşamın yedisi ağlamak üzereyim çiş bekliyorum. Doğan aradı geliyorum diye. Evde çiş yaparsa yarım saat içinde getirebileceğimizi öğrendim ya eve gidicez. Arabaya binmeden önce son kez baktım minnoş çiş yapmış mı diye. Yapmış hem de kaka olmadan ne sevindim anlatamam. Ama o aptal erkek poşeti yüzünden çişin çok azı poşete girmiş bir çoğu beze gitmiş :( Koşarak laboratuvara götürdüm. Sadece kültür için bakılabilecek miktar olduğunu söylediler. İdrar tahlili için bir daha torbalanacakmışız. Başlarım torbasına deyip çıktım tabi. Eczaneden torba alıp iki gün sonra evde yaptığı çişi koşturduk laboratuvara ve idrar tahlilimiz de oldu. Bu arada nur topu gibi de pişiğimiz oldu tabi ama Desitin sağolsun şimdilerde geçti bile diyebilirim.

Sonuçlarımızı cuma günü aldık idrar yolları enfeksiyonu ve maalesef minoş antibiyotik ile tanıştı. Hiçbir belirtisi olmadan nereden geldi bu hastalık diye yine kendimi suçlamaya başladım. Özellikle kız bebeklerde tuvalet temizliğinin önemi yazıyor her yerde. Ama ben ki her bezini açtığımda belden altını yıkıyorum yavrumun. Yani ben temiz tutamadıysam kimse de tutamaz diyorum bu kadar da iddialıyım. Neyse bu da gelsin geçsin inşallah.

Allahtan tüm dileklerim yine sağlık üzerine. Dert verip derman aratmasın güzel Allahım.



Annesinin kuzusu hep gülsün

İlk Ateşli Gecemiz

Benim minik kuşum iki sabah önce uykusundan uyandı her zamanki gibi sabah gülücüklerini saçtı. Ve ben de kocaman öpücüklerle ona günaydın dedim ama sanki alnı biraz sıcaktı. Yataktan yeni kalktı hava sıcak vs. diye geçiştirdim ama termometre ile ateşini ölçmeyi de ihmal etmedim. Ateş normal sınırlarda çıkınca da dert etmedim.

Olanlar akşam oldu. Tüm gün mızıldayan kuzum akşam artık inlemeye doğru yol aldı. Tam da iftar vakti. Komşu camiden ezan sesi gelirken bizimkinin huysuzluğu zirve yaptı. Kucağıma almamla kusması da bir oldu. Doğduğundan beri iki üç ufak kusma durumumuz haricinde kusma nedir bilmeyen biz, resmen fışkıran kusmuğu görünce bayağı korktuk. Hemen ateşine baktık ki çoktan 38 in üzerine çıkmış 39 a doğru yol almakta. Aldım minnoşu hemen kafası hariç bir güzel ılık suya soktum. Sonra üzerine bodysini giydirdim. Oturdum koltuğumuza başladım emzirmeye. Maksat sıvı alsın ateşi düşsün. Bir yandan da Doğan'a talimat veriyorum şu bezleri ıslat getir diye. Bezleri koltuk altına,alnına, boynuna, diz kapakları arkasına koyup koyup değiştiriyorum. Yine talimatla bir koltuk altından bir kulaktan ateş ölçtürüyorum. Arkasından da kendim ölçüyorum ama ateş 38 in altını görmüyor. Saat 10 u geçiyor vakit ilerliyor, ateş düşmüyor hemen ilaca sarılmayalım diye düşünürken bir yandan da ya havale geçirirse diye korkuyorum. Yüksek ateş ne demek, ne kadar yükselince bu yüksek oluyor farkında değilim diye kendime çok kızıyorum. Bu kadar zamandan sonra Bilgin Beyi aramayı akıl ediyoruz. Aslında akıl etmekten ziyade çocuk bu ateşlenir sonra da düşer ateşi rahatlığımız son bulduğundan, yani tırstığımızdan arıyoruz. Bilgin Bey hemen talimatları veriyor kulaktan ateşi 37 üzerine çıkarsa ateş düşürücü verilebilir diyor. Sekiz saatte bir yarım ölçek Calpol eşliğinde gece boyu ateşi takip edilmek suretiyle uykusuz kalmamızı öneriyor.
Calpol sonrası ateşi düştü dünyalar güzeli kuzumun. Ama sanki ilaç saatini bilir gibi sekiz saatin sonuna doğru yeniden yükseldi. Tekrar ateş tekrar şurup tekrar ateş düşmesi şeklinde gün tamamladık.

Bugün daha iyiydi minnoş gezmeye avm ye bile gittik. Mızmızlandı gülmedi ama olsun ateşi yok ya çok şükür. O minik kuşu öyle bitkin, halsiz, çaresiz görmek çok fena. İşin bir de şu yanı var ne oldu bu çocuğa diye kendini suçlayıp duruyorsun. Hava sıcaktı camları açtık cereyanda kaldı, terledi de değiştirmedik mi, kabak vermiştim ondan mı oldu, diş mi çıkarıyor acaba (ki bu en güzel sebep olurdu ama diş falan yok ortada) gibi bi sürü soru soruyor insan kendine. Bu arada bir de idrar yolları enfeksiyonu teşhisimiz var ki bu bir hafta öncesinin haberi yani ateş önce olması gerekirken soncu mu acaba diye de düşünmedik değil.  Benim güzel kuşum iyileşsin de sebeplerin önemi yok.

Allah tüm bebeklere sağlıklı ömür versin, annecikleri hiç üzmesin...


Minik kuşun mutsuz, hasta fotosu olmasın istedim.
Huzurla uyusun, sağlıkla büyüsün, hep gülsün bu güzel keltoş :))



1 Ağustos 2012 Çarşamba

Davetsiz Misafir

Pazar günü balkonumuzda sevimli bir ziyaretçimiz vardı. Doğan balkondaki koltuğa uzanmış miskinlik yapıyordu. Sanırım gazete okuyordu. Asya odasında uyuyordu. Ben de ortalıkta dolaşıyordum. Doğan'ın yanına balkona gittiğimde balkon pervazında bi güvercin duruyordu. Aaaa Doğan gördün mü dedim Doğan kafasını gazeteden kaldırıp baktı o da şaşırdı. Hava çok sıcak susamıştır o nedenle gelmiştir diye düşündüm hemen bir çay tabağına su doldurdum götürdüm yanına koydum. O zaman anladık ki bu evcil bir güvercin hem de paçalı güvercin. Çok temiz, parlak, zarif tüyleri vardı. Bu arada bizim minnoşun sesi duyuldu uyanmıştı. Hemen onu da aldım geldim. Belli ki bu güvercin benim minik kuşumla tanışmaya gelmişti. Bir de Asya'nın henüz kırkı çıkmadan iki kuş camımızın önüne gelip bir süre sohbet etmişlerdi. Bu olay ikincimiz yani :) Asya o kadar şaşkın izledi ki  güvercini, çok tatlıydı. Biz balkon kapısını kapatıp içeri girdik, balkonu bir süreliğine misafirimize bıraktık ki rahat rahat gezsin. O da yavaş yavaş tüm balkonu turladı. Cama yanaştı bizi selamladı, uzun süre durdu, sonra usulca gitti. Malesef bizim suyumuzdan bir damla bile içmedi. Asya dünya ile tanışmaya devam ediyor. Herşey onun için ilk, ilk kez bir güvercinle tanıştı. Ama bu benim için de ilkti :) Evet güvercinlere yem atmışlığım var ama evimin balkonuna bir güvercinin ilk gelişi bu :)
Çok güzelsin

Pozcuymuş bu paçalı güvercin :)

Suyumuzdan da içmeden gittin ya ayıp ettin valla

Gözgözeyiz

Çay içip gazete okumaya gelmiş :)

Camlar ardından röngenliyoruz


Şaşkın keltoş

Paçalara bak süper