29 Kasım 2012 Perşembe

6. Hastalık da Neymiş?

Minnoş geçtiğimiz hafta hastaydı. Çok şükür geçmiş oldu da geçti gitti. Ama bizi de bir miktar tüketti. Bloglarda görüyordum 6. hastalık yazılarını okuyup geçiyordum demek böyle bir hastalık da varmış aklımın bi köşesinde dursun diyordum. Ama hastalık bizzat gelip bizimle tanışmak istedi. Hem de benim minnoşu derinden etkiledi.
Pazartesi günü babannemizdeydik. Haftada en az bir gün onlardayız zaten başlarda iki gün üç gün de olabiliyordu bu gidiş gelişler şimdilerde havanın da soğuması ile bire düşürdük gitme gelme işini. Asya orada sokağa çıkma şansı buluyor. Dedemizin dükkanı evimizin altında, hemen dükkana iniyor tabi Asya. Bu süreçte bahçede geziyor, güneşleniyor, tekrar dükkana giriyor çıkıyor, köpeğimiz Zeyna'yı inceliyor. Zeyna Asya'ya havlıyor, Asya Zeyna'ya gak guk diyor.Doğal olarak zerre sıkılmıyor. Sadece yemek ve uyku için eve giriyor bizim sokak kızı. Hal böyle olunca üşütüyor mu acaba diye sıkı sıkı giydiriyorum ve üstüne herkesi tembihliyorum dükkana girince bir kat çıkarın, dışarı çıkınca bir kat giydirin. Arada durmayın orası esiyor, yan bahçe de durun orası güneş alıyor vs. talimatlandırıyorum herkesi. Hal böyle iken Asya mesaiyi tamamlayıp eve geldiğinde kafasından yükselen bir sıcaklık vardı. Eyvah dedim minnoşu üşüttük. Hemen ölçtük ki ateş 38 üzerine çıkmış bile çok bilmiş bi şekilde hemen ateş düşürücü verdik. Durum kontrol altında oynadık zıpladık, akşam yemeğimizi yedik, çayımızı içtik ve evimiz geldik.Eve geldik gelmesine de Asya kız her zaman uyuduğu saati geçirdi bir güzel huysuzlandı. Ateşe baktı 39 yollarında acile mi gitsek ne yapsak derken akşamki ateş düşürücü üzerinden 6 saat geçmiş deyip yenisini verdik. Zar zor sabah ettik. Sabah kalktık cık ateş düşmüyor. Doktorumuzu aradık ama ulaşamadık. Biz de aile hekimimize yani sağlık ocağına gittik. Tüm muayenesini yaptı hiç birşey yok, boğazlar iyi, kulaklar temiz, üşütme yok ama ateş var. Tahmini yorumunu yaptı doktorumuz kız çocuklarında idrar yolları enfeksiyonu sık görülür bu idrar yolu enfeksiyonudur siz antibiyotik başlayın. Tahlil olmadan sonuca ulaşılmadan ne antibiyotiği dediğimde "antibiyotik olmasa ne yapardık Allah onu bulandan razı olsun" şeklinde bir söylemle karşılaştık ve hemen orda uzaklaştık. Düzen Laboratuvarına gidip hemen bir idrar tahlili verdik. Bu arada ateş düşürücüye devem ettik. Ve sonuçlar çıktı idrar temiz hatta tertemiz. Boşuna antibiyotik alımından kurtulduk. Sonra internet araştırmalarıdan anladım ki 6. hastalıkta yapılan en büyük yanlış bebişlere bolca yüklenilen antibiyotikmiş.
Hiç sebepsiz ateş ile ikinci geçeyi de geçirdik. Annem destek ekip olarak bize geldi. En azından ikini gecemizde yalnız değildik. Ama bu süreçte ateş düşürücü sayesinde düşen ateş çok kısa sürede yükseldi. Dirençli ateş ne demek anladım. Keşke anlamaz olaydım o ayrı. Sabah doktorumuza ulaşıp hemen muayeneye koştuk. Sonuç yine temiz herhangi bir sıkıntı yok bir de kan tahlili alalım dedi. Kan sonuçlarımızda temiz çıktı. Antibiyotik kullanmaya değer bir durum yok ortada dedi. Ateşi kontrol altında tutmaya çalışın. Beş günü geçmediği sürece müdahale edemiyoruz dedi. İrtibatta kalalım dedi ve biz tıpış tıpış evimize geldik. Bu arada doktorcuğuma sordum tabi internette 6. Hastalık diye bir şeyden bahsediyorlar olabilir mi diye. "Yüksek ateş bir çok şeyin belirtisi olabilir ama şu aşamada 6. hastalık teşhisi koyamayız" dedi. Ben bile kafamdan teşhisi koymuşken sen niye koyamıyorsun canım kardeşim diye içimden geçmedi değil.
Sonuç olarak biz ateşli üçüncü geceyi de geçirdik hem de çooook çoook yüksek ateşle. İki kere 39.7 gördüğümü hatırlıyorum kulaktan ölçümde. Tabi hemen ılık su ile duşa soktuk. Aman siz sokmayın bu yöntem artık geçerliliğini yitirmiş haberiniz olsun. Hele de yüksek ateş varken kafayı suya sokmayacakmışız artık. Ne yapacakmışız söyliyim eski usul ıslak havlu alnına, koltuk, bacak altına üstünü de ince tutucaz bu kadar. Yazması çok kolay da uygularken öyle olmuyor. Asya sadece bir body ile yattı. Elimdeki ıslak havluyu kafasına koydukça atmaya çalıştı ve bu haldeyken hiç uyumadı. Evet ateşli üç gece boyunca toplam uykusu gecede iki saatten en fazla altı saat eder. Gözler açık vaziyette perişan yorgun vaziyette bize baktı durdu. Bunun üzerine ateş düşürücü şurubu içmeyi reddetti. Biz iyice panikleyip burnunu sıkıp ağzını açtırdık. Zaten üç gündür sadece anne sütü alan ve ek gıda almayan yavruyu bir de kusturduk. Gecenin saat dördündeki vicdana azabı ile baş başa kaldık. Hem acili aradım fitil verin dedi çocuk doktoru. Ve o an itibari ile beynimizin işlemekten ne kadar aciz olduğunun farkına vardım. Minicik kuzuya ne zorluyorsun ağzından onu yutturcam diye. Popodan verdik fitili hem ateş daha hızlı düştü hem de daha uzun süre stabil kaldı. Bu arada minnoş da uyuyabildi.
Dördüncü güne geldiğimizde ateş 39 un üzerine çıkmadı şükür ama 38 altına da inmedi. Cuma sabahı olduğunda ise aetş artık yoktu oh be dedik. Dedik demesine de bir döküntü bekliyor insan. Yaşanan bu dört gecenin bir adı olsun diye bekliyor. Sebepsiz ortada kalsa daha büyük huzursuzluk, neydi bu şimdi denilebilecek bir durum oluyor. O döküntüyü dört gözle bekliyor insan. Ve öğleye doğru göbüş kontrolünde pembelikleri gördüm. Hiç sevineceğim aklıma gelmemişti ama çok Büyük bir rahatlamaydı pembeliklerin ben de yaratığı his. Hemen doktorumuzu aradım döküntüler çıktı vücudunda getireyim mi diye. Gayet cool bir tavırla "getirmenize gerek yok, bu altıncı hastalık üç gün içinde döküntüler de kaybolacak" dedi. İşte bu kadar hastalığın teşhisi için o döküntüleri görmek gerekiyor yani :) Bir elle bastırınca ten rengini alıyor mu diye sordu ki aynen öyle elimle bastırınca kaybolan minik pembe döküntülerimiz oldu. Ve yine gerçekten üç gün içinde geçti. 
Bu arada bu hastalığı yaşadık bitti ama bizde şöyle bir durum gerçekleşti. Asya'nın ateşi bir düştü pir düştü. Yani tabiri caizse vur deyince öldürdü. Ateşin 35 in altına düştüğü durumlar oldu. Yine internet araştırmaları sayesinde öğrendim ki 35 altı vücut sıcaklığı donma diye nitelendiriliyor. Çoğunluk 35-36 arasında gitti geldi. Elleri ayakları buz gibi oldu. Yine aciller arandı. Çocuğunuzu sıkı giydirin, ortamı ısıtın talimatı alındı. Ev zaten sıcak ama odasına ekstra kalorifer yaktık. Üstünü de kat kat giydirdik. Bir yandan da korkuyoruz ya ateş yeniden çıkarsa diye ama nafile bebeğim buz gibi üç gün geçirdi. Döküntüler gidene kadar ateş yükselmedi. Asya odasında kendi yatağında yattığı halde ısınsın diye yanıma yatırdım üç gün ama yine de ısıtamadım. Şimdilerde ısısı biraz daha normale döndü en azından 36 üzerine çıktı. Üç günden fazla ateş düşürücü vermeyin bebişlere deniliyor ya biz dördüncü günün yan etkisini yaşadık sanırım.
Allah kimseye yaşatmasın, hiç bir bebişi hasta etmesin, dermansız dert vermesin diyorum ve bebişler için tüm dualara kocaman bir amin.

18 Kasım 2012 Pazar

9. Ayımızı Doldurduk

Benim minik kuşumun hızına yetişmek mümkün değil artık. Asya'nın peşinde koşturmaktan blog aklıma bile gelmedi desem yalan değil :) Asya artık bi çok şey yapıyor ve daha önemlisi ben artık hiç birine şaşırmıyorum :) Evde bir uzaylı ile yaşıyorum ve normal karşılıyorum bu durumu.
Her gün yeni bişey yapabiliyor.
 Sekizinci ayımızda bir sabah  yataktan kalktı ve korkuluklara tutundu o gün çok şaşırmıştım. Ama şimdi düz duvara tırmanıyor şaşırmıyorum. Tutunacak yer bulamasa bile ayağa kalkmaya çalışıyor. Bu işte ustalaştı ayağa kalkmak artık bizim için çocuk oyuncağı. Uzun bir süre iki eli ile sağlam sağlam tutunuyordu. Sonra tek el bırakma denemelerine başladı, sonra elleri bıraktı göbeği dayadı :) Şimdilerde tutunup kalkıyor iki eli de bırakıp bir kaç saniye ayakta duruyor. Yani Asya day day duruyor.Bu ayın sonuna doğru tutunduğu yerden ilerlemeye de başladı. Yani sıralama işi de tamamdır :)
Emekleme işinde ise herhalde son hıza ulaştı. Bizim arkamızdan koşuyor. Kaç yakalıycam seni dediğimizde büyük bir hızla ilerliyor elimizden kaçıyor. Yakalanınca da gülüyor.
Asya bulaşık makinesinin kapağına çıkabiliyor artık :) Bana göre merdiven olsa basamakları çıkabileceği anlamına geliyor bu durum. Alçak orta sehpamıza da tırmanabiliyor artık. Sıra geldi koltuklara çıkmaya onun içinde çalışıyor göbeği dayıyor bacağı kaldırıyor ama henüz boyu yetmiyor. Ama yakındır hissediyorum :) 
Konuşma denemelerimiz de başladı. Baba demiyor ama Doğan'ı görünce "bap" diyor :) Anne deme olayına hiç girmiycem Asya çok erken anne dedi. Ve sadece bana diyor ama ben hala bunu bilinçili yapıp yapmadığını anlamaya çalışıyorum. Özellikle gece uyanmalarında anni diye bağırıyor. Gündüz pek de umrunda değil bu durum. "Gel" diyor bir de güzel aslında gel deil de "gegh" gibi bişiy çıkıyor ağzından eliyle de gel gel hareketi yapıyor. Önceleri sadece babasına yapıyordu "gel babası geel, geeel" deyip durduğumuz için, şimdilerde kii yanına istiyorsa hemen çağırıyor "gegh" diye. "Gagk" diyor bizim kız "kalk" dediğini düşünüyoruz hem de yerinde kullanıyor. Bir defaya mahsus "atti" dedi. Ananesinin kucağında otururken çay tabağını attı yere sonra eğilip tabağa "atti" dedi. Ama bir daha dediğini duyan olmadı :)) Şimdilik bunlar geliyor aklıma, aslında gün içinde her şeyi çook güzel anlatıyor sanki daha çok şey söylüyor diye düşünüyordum ama yazarken bu kadarcık mı diye düşündüm :) Bir de "büf büf" diyor Asya su istediğinde bu şekilde istiyor ama bunu söyleyeli herhalde iki ay oldu. Yedinci ay gelişimine yazılmalıydı :)
Gelelim el kol koordinasyonuna. Uzun zamandır el sallıyoruz. Alkış yapıyoruz. Gel gel yapıyoruz. Tel sarıyoruz. Hatta şimdilerde duyduğumuz her müziğe tel sarar hareketi yaptığımız için göbek atma modunda dolaşıyoruz :) İşaret parmağı hep ileriyi gösteriyor. "Hedefiniz Akdenizdir ileri "modunda minnoş. Baş parmağı ve işaret parmağı ile tüm minik kırıntıları topluyor evin içinde. İtina ile kitap okuyor Asya, tüm resimleri tek tek işaret parmağı ile gösteriyor. Kızdığı zaman da işaret parmağını ileriye en ileriye itiyor bu hareketi yapan kimse de görmedi nerden uydurdu bilmiyorum. Aynı hareketi birşey istediğinde de yapıyor. Suçları sayıyor bir bir :) İşaret parmağı bayağı aktif yani.
Ek gıdada son durumumuz pek iç açıcı değil. Aslında her şeyi yiyor Asya. Daha doğru tabir her şeyin tadına bakıyor Asya :)) Ama ana öğün hala anne sütü. Diğer yiyecekler hep tadımlık. Dolu bir kase çorba içmişliği yok bir öğünde. İki üç kaşık alıyor ve bırakıyor. Kesinlikle zorlamıyorum. Dokuz ayı da bitirdiğimize göre artık daha düzenli öğünlere geçiş yapmaya çalışcam. Sabah kahvaltılarında tek tek veriyorum yiyecekleri. Yine istediği kadar yiyor yemediği kalıyor. Her sabah yumurta sarısı versem de tam bir yumurta sarısını henüz bitirmedi. Et ve balık seviyor Asya. Muhtemel o ki babası gibi kebapçı olacak :)
Bu ay da bol bol gezdi Asya. Nerdeyse her gün sokağa çıktı. İlk kurban bayramını geçirdi. İlk kez benim kucağımda bir bebek gördü ve ortalığı yıktı. Kuzenimin bebişi oldu, ilk gün hastaneye gittik Asya da yanımızda tabi. Ben bebişi kucağıma aldım. Asya babasının kucağından bana doğru çığlık çığlığa atıldı. Hepimiz çok şaşırdık bu duruma. Asya'ya kardeş istiyoruz biz, araları yakın olsun birlikte büyüsünler kıskançlık bilmezler tezimiz vardı. Asya bizzat çürüttü attı. Şimdi kara kara düşünüyoruz bu küçük cadı ile nasıl başa çıkacağımızı.
Asya üç çeyrek bitirdi. Girdik son çeyreğe doğum günümüze kaldı iki buçuk ay :))
Bu arada hala diş yok, saç yok :)
 
Kurtuluş parkında çimlerin üzerinde emeklemeye çalışırken :)
Biz battaniye üzerinde kalmasını sağlamaya çalışıyorduk da :)

Minnoş her türlü mama sandalyesini deneyimledi :)
Bu sandalye benim en çok sevdiklerimden, mekan cookshop
 
Bu seferlik foto az oldu, yükleme işi uzun sürdü sıkıldım.