24 Haziran 2012 Pazar

Atopik Dermatit

  Benim minik kızım Ankara'da geceleri -20 lerin görüldüğü soğuk kış gecelerinden birinde doğdu. Biz de ne yaptık; yaktık kaloriferi son ayar, giydirdik üzerine iki kat, uyurken  iki kat da battaniye örttük üzerine.. Oh mis oldu. İçerisi sıcak o üşür, kuşun kanadından yel kapar, kapı kapanır gaz yapar,  kapı açılır cız yapar diyen anane ve babannemiz sayesinde yüzümüz aynen şöyle oldu ==>>>



Ben bu çocuk isilik döküyor az giydirelim dedikçe dinletemedim. Benim isilik zannettiğim döküntüler sonrasında hafif hafif kabuklanmaya başladı. Kulak arkalarında sanki iltihap akmış da kurumuş gibi sarı-turuncu arası döküntüler oluştu. Koştuk gittik doktor amcaya. Neymiş efendim bu durum isilik değilmiş atopik dermatitmiş, yani bir tür bebek egzamasıymış, yani alerjik ciltmiş vs vs...
Kızarıklıklarımızın azalmış hali
Eeeee neden oldu şimdi bu doktor amca deyince şöyle sıraladı:
  • Odası çok sıcak veya nemsiz ise bu kızarıklıklar artarmış
  • Çok kucağa alındığında giysilere sürtünen yüzü hassaslaşırmış
  • Kullandığımız şampuan,sabun alerji yapmış olabilirmiş
  • Elbiselerini yıkadığımız deterjan cildini tahriş ediyor olabilirmiş
  • Stres yaşıyor olabilirmiş
  • Sıcak su ile banyo yaptırmış olabilirmişiz
  • Banyo sonrası cildini nemlendirmiyor olabilirmişiz.

Peki ne yapmalıyız dediğimizde bizim doktor amca yüzüne zeytinyağı sürmemizi söyledi. Hem de böyle az buz değil vıcık vıcık sürün dedi :) Kulaklarını yağlayın dedi cildi yağı emdikçe tekrar sürün yağı dedi. Bu şekilde geçmezse ve artış gösterirse kortizonlu bir krem vereceğini ama şu an gerek duymadığını belirtti. Biz de kızımı bol bol yağladık. Durumu iyiye gitse de tam olarak kızarık döküntüden kurtulamadık. Kullanmak için nemlendirici ararken Mustelanın şu güzelim kremini buldum. Stelatopia için tık tık . Ve bebeğimin yüzü kısa sürede bebek gibi oldu :) İlk zamanlar düzenli olarak sabah akşam sürdüm bu kremi. Şimdi sadece banyo sonrası sürüyorum. Biz şanslıydık çabuk atlattık diyebilir. Sanırım erken müdahale iyi sonuç getirdi. Bazı durumlarda iki seneyi bulabiliyormuş geçmesi bir de kaşınırmış yüzü bebek kaşırken yırtarsa enfeksiyon kapıp iltihaplı akıntı yapabilirmiş. Biz çok şükür yaşamadık bu durumları ama minnoşun o kan kırmızısı yanaklarını görmek acı çektiğini veya yüzünde iz kalacağını düşünmek bile üzücüydü. Bu durumu yaşayan annelere şimdiden geçmiş olsun diyorum.

Bu durumdan kurtulmak diye bir şey yokmuş aslında,sadece bu alevli durum azalıyormuş ve azaltmak için de şunları yapmak uygunmuş.
  • Ilık su ile banyo yaptırılacak
  • Banyosu her gün yaptırılacak
  • İki ya da üç banyoda bir şampuan vs kullanılacak her seferinde değil
  • Bebeğin cildine alerji yapmayan bakım ürünleri kullanılacak
  • Banyodan sonra cilt kurulanıp nemlendiricisi bol bol sürülecek
  • Pamuklu giyecekler giydirilecek
  • İlk kez alınan giysiler önceden yıkanacak
  • Yıkanan giyecekler iki kere durulatılacak ve yumuşatıcı kullanılmayacak
  • Yün hırkalardan, battaniyelerden uzak durulacak
  • Bebeği kucağına alan her amcaya, teyzeye bir omuz bezi verilecek
  • Odası ılık ve nemli olacak
Nedense kanun niteliğinde yazdım; bunları yapmayanın tiz başı kesile :)



19 Haziran 2012 Salı

2. Karma Aşılarımızı Olduk



Dün 2. karma aşılarımızı olduk. Rota virüsü aşımızın da 2. dozunu aldık. Doktorumuz Bilgin Bey karma aşıların biraz ateş ve huzursuzluk yaratacağını iki saat sonra bir ölçü Calpol vermemizi söyledi. Rota ise biraz ishal biraz da karın ağrısı yapabilir dedi. Ama bu aşılar bize feci uyku yaptı dün gece uykusunu yaklaşık 14 saat uyudu tabi aralarda kalkıp emerek. Ve gündüz uykumuz şu an beş saate yaklaştı yine aralarda emerek. Bu işte bir gariplik var gidip bebeğimi uyandırıp doktorumu aramalıyım hemen.



Bilgin Bey ile görüşme sonrası düzenleme :)

Bilgin Bey beni şaka ile karışık azarladı. Herkes çocuğum uyumuyor diye şikayet eder sen de uyuyor diye mi aradın beni dedi. Mantıklı düşününce haklıydı. Ama mevzu bebek olunca rutinin dışında gelişen her şey insanı tedirgin ediyor. Bebeğimi uyandırıp duşa sokayım mı diye sordum. Neden ateşi mi var dedi. Hayır normal cevabını aldığında ise daha çok kızdı rahat bırak çocuğu dinlensin dedi. Ama sonradan öğrendik ki rota virüsü aşısı halsizlik yapabiliyormuş. Benim minnoşum sanırım kendini bitkin hissetti. Uyudu da büyüdü.

Odamızı ayırdık

4. Ayımızı doldurduğumuz 13 Haziran gecesi Asya'yı odasında yatırdım. Benim için biraz uykusuz da olsa Asya için süper rahat bir geceydi. Ben habire bir ses duyduğumu sanarak odasına gidip durdum. O ise maşallah mışıl mışıl uyudu :)) Bebeğin odasını ayırmak için erken mi geç mi bilmiyorum ama odamızdaki minik beşiğine sığmakta zorlanıyordu ve sıcaklar arttığı için o küçücük yerde çok terliyordu. Şimdi geniş karyolasında sere serpe uyuyor. Bugün 6. geceyi uyudu, yani neredeyse bir haftayı devirdik bir sorun yaşamadık. Bu işi erkenden hallettiğim için kendimi şanslı sayıyorum. İnşallah sonrasında sorun yaşamayız. Bu arada şunu da söylemem gerek ki sabah uyandığında yanımıza alıp sabah neşesinin keyfini de çıkarıyoruz. O sabah gülücükleri herşeye değer...
Minik beşiğinde parmaklıklar ardında Elif Asya

18 Haziran 2012 Pazartesi

Ayakkabımı yiyorum.

Benim minik kuşum dördüncü ayını doldurdu. Bu ayın benim için en belirgin özelliği bebeğimin kendi ellerini keşfetmesi. Ellerine bakıyor, birbirine kenetliyor çok şirin oluyor. En önemlisi de bir şeyleri tutabileceğini farketti. Ona tutması için durmadan bir şeyler veriyorum. Kimini düşürüyor, kimini tutuyor ama sonuçta çabalıyor. Bu keşfin üzerine benim desteğimle bu tuttuklarını ağzına götürebileceğini gösterdim ona. Ağzına götürmesi için verdiğim ayakkabının tadını pek beğenmedi :)) Zaten bir aya yakındır salyaları akıyordu bu keşif salyalarının artmasına sebep oldu. Dişlikleri ağzına götürme çabası ise ayakkabı kadar iyi sonuç vermedi. Genellikle çabucak elinden düşürdü. Keşfetmeye devam...

12 Haziran 2012 Salı

Aqua Vega

Minnoşum balıkla gözgöze :))
Benim minik kızım dünyayı algılamaya başladı :) Herşeye ilgiyle bakıyor, izliyor... Ne anlıyor hiçbir fikrim yok ama çook güzel görünüyor bu inceleme halleri. Asya'yı haftasonu NataVega Avm içerisindeki akvaryuma götürerek onun için çok büyük bir inceleme alanı yarattık. Ve sonuç müthişti! Kimi balıklara melul melul baktı, kimisini görünce çırpınmaktan elleri ayaklarına karıştı, kimisine gözlerini faltaşı gibi açarak baktı. Ve sonunda pili bitti gülerken oynarken birden kafası yana düştü ve uyudu :) İlk defa bu kadar hızlı uykuya geçiş gördüm. Çok güldük haline. Minnoşum daha yarısını bile görmeden uyuyakalınca akvaryumun zevkini çıkartmak bize düştü. Özellikle tünel çok güzeldi. Gerçekten çok büyüktü. İlgiyle heryere bakmaktan mı, yoksa ışıklardan mı bilmem bir süre sonra gözlerim çok acıdı. Bir de minik ziyaretçilerin sayısının fazlalığından  bir sürü çocuk sesi uğultu halinde kulaklarımızdaydı.  Asya'nın neden bu kadar kısa sürede devreyi kapattığına şaşmamak lazım yani.

Allahım neler görüyorum bakışı :))

Dönelim akvaryuma. Tünelin içinden geçmek sanki denizaltında yürüyormuş hissi veriyor. Sağımdan solumdan tepemden balıklar geçip durdu. Biraz fotograf ile akvaryum turuna buyrun. 
Ailecek gezen bu balıkları seviyorum :)

İşte bu da vatoz. Sevimli bir hayalet gibi süzülüp duruyordu.
Bu müthiş orman tamamen deniz bitkileriyle oluşturulmuş. Tek kelime ile bayıldım.
Akvaryumun içi görsel olarak da renklendirilmişti. Hatta tünelde bir uçak enkazı vardı :)
Ben her ne kadar galatasaraylı olsam da bu fenerli balıkları seviyorum. Çok hoş görünüyorlar.
Yengecin bu kadar etkileyici olabileceği tahmin bile etmezdim.
Hem güzel hem de ürkütücü.



Biz gittiğimizde giriş ücreti Yetişkin 15TL, Öğrenci 10 TL şeklinde idi. Bir de hatıra fotografı çektirdik ilki 10TL daha sonra aldığımız her foto 5 TL. Haftanın iki günü balıkadamlar akvaryum içine girerek köpek balıklarını besliyorlarmış biz o güne denk gelmedik ama bir kez de bu güzellikleri yemek saatlerinde görmek isterim.

3 Haziran 2012 Pazar

Yenidoğan Sarılığı

 
Benim minik kızım da malesef yenidoğan sarılığı geçirenlerden. Bir çok bebekte görülür telaşlanacak birşey yok deseler de bebeğimize kavuşmamızın beşinci gününde bilirubin seviyesinin neredeyse 22 ye ulaştığını duymak ve  bu durumda kanının değişmesi gerekliliğinin belirtilmesi pek de sakin karşılanıcak bir durum sayılmaz. Güle oynaya çıktığımız hastaneye yeniden dönüp bir gece kızımızın fototerapi almasını bekledik. Kan değişimi yapılmadı ama 6 saatte bir kan alınarak bilirubin seviyesi düşüyor mu diye kontrol edildi. Minik kuşumun elinin üzeredeki kıl gibi damarlardan kanı alındıkça benim canım gitti :(

Bu fototerapi denen şey çok fena bebeğimin gözünü bağladılar ve ışının gözüne gelmesi çok zararlı dikkat edin dediler. Gözündeki bant kaydı durdu. Bebeğim durumdan çok rahatsız oldu eli ile bandı çekmeye çalıştı. Kafasını devamlı oynatıp durdu. Çok ağladı, çok korktu, çok ürktü. Devamlı elini tutup annecim ben burdayım, seni seviyorum, yalnız değilsin diyerek sakinleştirmeye çalıştım. Uykuya dalana kadar hırçınlık yaptı ama daldığı sürece sorun yoktu. Tabi bu süreçte sütümü sağıp biberonla beslediğim bebeğimi. Işık altından alıp besleme şansım da vardı ama dışarda geçirdiği her vakit 24 saatin üzerine eklenecekti. Yani benim bir saat bebeğimi emzirmem demek hastanede bir saat fazla kalmamız anlamına geliyordu. Bunu göze almadan uykusuz bir gece ve stresli bir gün sonunda sarılığımız normal seviyeye indi ve mutlulukla evimize döndük.

Hoşgeldin Minnoş


          Merhaba "bu bir günlüktür adı da gülücüktür" diyerek başlamak istedim :) Her ne kadar bu günlüğün adı gülücük olmasa da  ilkokul yıllarından beri günlük tutan biri olarak o dönemlerde tuttuğum günlüklerin ilk sayfalarına hep bu cümleyi yazardım. Burada da açılış cümlem bu olsun. Tabiki ilk postum bu blogu yazmama sebep olan kızımın doğumu olmalı diye düşündüm.
           Benim minnoş kızım  beni hiiç üzmeden aramıza katıldı. Güzel denilebilecek bir hamilelik süreci sonrasında 38 hafta 3 günlükken  13 Şubatta geldi dünyaya. 38. hafta kontrolümüzde Doktorumuz Aydan hanım size sevgililer günü hediyesi geliyor doğum 14 Şubatta olur demişti ben ise 12 Şubatta olsun 12.02.2012  çok şekil bir doğum günü olur diye düşünmüştüm. Ama benim minnoşum kendi istediği tarihte 13 Şubatta normal doğumla ailemize katıldı. Bizim iki kişilik ufacık tefecik içi dolu turşucuk ailemize üçüncü kişi olarak eklenerek bizi çekirdek aile seviyesine yükseltti :)
          Tüm hamileliğim süresince normal doğum hikayelerini okudum durdum sıra geldi benim hikayemi anlatmaya. Bizim hikayemiz 13 Şubat pazartesi sabah saat 5 de başladı. Birden uyandım ve hafif bir sıcaklıklıkla suyumunun geldiğini anladım. Hayatım kalk suyum geldi diye bağırmamla Doğan'ın koridordan mutfağa doğru koşması bir oldu. Ne olduğunu anlamadan koştu. Ama ben o daha yatak odasına gelmeden duşa girmiştim bile.. Sonrasında söylediğine göre o sular geldi,kesildi, evi su bastı  vs  öyle bişey anlayarak mutfağı su basmış olması ihtimaline karşılık koşmuş bunun üzerine çeşitli espriler yaparak bayağı gülmüştük :)) Ben çook sakin bi şekilde ben duş alıcam bugün kesin kızımız gelcek diyerek sanki ellinci kez doğum yapmış bilmiş teyze edasıyla Doğan'a sakin olmasını söyledim. Ilık su ile güzel ve uzun sayılabilecek bir duş aldım. Çıkıp oturma odamıza geldiğimde Doğan'ın  tüm hamileliğim boyunca elini dahi sürmediği hamilelikle ilgili kitapları biri kucağına diğerleri sağına soluna olmak üzere açmış vaziyette okurken buldum. Benim öğrenip kendimi hazır hissetmemi sağlayan yazıları o daha yeni okuyor okudukça sürecin normal geliştiğini anlayarak daha da sakinleşiyordu. O kitapları okumaya devam ederken ben doğum için okumam gereken duaları okuyup kendimi manevi anlamda doğuma hazırladım. Bu arada hala doktorumuzu aramamıştık. Henüz sancım yoktu. Ve o saatte aileleri ayağa kaldırmanın pek bir anlamı olmadığını düşünerek onları da rahatsız etmedik. Ben saat 7 ye doğru tekrar duşa girerek yeniden rahatladım. Sonra duştan çıktım saçlarımı kurutup şekillendirdim. Makyajımı yapıp makyaj sabitleyici ile sabitledim :) Ne de olsa fotograflarda güzel çıkmalıydım. İyi ki de öyle yapmışım gerçekten çok güzel fotograflarım var :)) Sabah 8 olduğunda doktorumu aradım. Gelişmeleri anlattım sancımın olup olmadığını sordu. Yoktu. Sancın olsa da olmasa da saat 10 civarı hastanede olmam gerektiğini suyum geldiği için doğumun başlamış olabileceğini söyledi. Kitaplarda aynen böyle diyordu su geldiğinde 6 saat içinde doğum başlarmış sancı yoksa bile suni sancı verilirmiş bilgisi benim zaten bildiğim bişeydi. Aydan Hanıma 10 'a kadar uyuyup dinleneyim o zaman ben diyerek telefonu kapattım. Ve gerçekten yatağa gittip yattım uyudum. Bunu duyan herkes şok oluyor ama çook keyifli bir uykuydu yarım saatte bir sancı ile uyandım tam yarım saatte  bir 8:30, 9:00,9:30 ve 10:00 uyandım hasataneye gitme vakti. Ama tam kapıdan çıkacakken Doğan'a evde bebeğim içerdeyken son zamanlarım olduğunu fotoğraf çekmek istediğimi söyledim. Kızımın odasında video kaydı yaptık. Ne de olsa eve dönüşümüz minik kızım ile birlikte olacaktı. Her anı çektik odasını, dolabının içini, kapıdan çıkarken, ana kucağı elimizdeyken vs. vs. Ve sonunda evden çıkıp hastaneye ulaştığımızda saat 11 olmuştu. Zaten biz yoldayken Aydan Hanım arayıp nerede kaldığımızı sormuştu. Ve hastaneye gittiğimizde de Ümit Beyden fırça yedik nerdesiniz siz sabah beşten beri şeklinde :))  Hemen odamıza yerleştik. Ve aradan on dakika geçmeden  göbeğimde sancıyı ve bebeğimin kalp atışlarını ölçen nst cihazı, kolumda ise serumdan verilen suni sancım ile yatağımda yatıyordum. Bu süreç akşam 6 ya kadar sürdü. Çok zor olduğu söylenemeyeceği gibi çok da kolay değildi. Doğumhaneye girdiğimizde ise herşey çoook daha kolaydı. Gerçekten güle oynaya sohbet ederek bir doğum gerçekleşti. Aşkım yanımda doğuma girerek hem bana destek oldu hem de doğum anına şahit oldu. Müthiş bir duyguydu.  

     



         İşte benim minnoşum..
        Hoşgeldin minik kızım..