22 Şubat 2013 Cuma

Bronşiolit

Asya kızım bir seneyi soğuk algınlığı, grip, nezle vs olmadan geçirdi diye sevinirken doğum günü kutlamamızla eş zamanlı burnu akmaya başladı. Hem de ne akma çeşmesi açılmış gibiydi zaten diş çıkarıyor diye salyaların da musluğu açık. Elimizde mermerşahi mendiller, ıslak pamuklar ufak ufak silip durduk. O gün zaten kucaktan kucağa sefilleri oynayan Asya kuzu erkenden uyudu. Gece boyu huzursuzdu. Ertesi sabah uyandı ki beter bir burun akıntısı ama şükür öksürük tıksırık vs yok. Nasıl olsa geçer dedik ilgilenmedik. Halt ettik. Bir yaş aşıları için sağlık ocağına gidince aile hekimimiz kontrol etti ciğerleri temiz ufak bi burun akıntısı abartmayın dedi. Eyvallah dedik. Ateşi var mı diye sordu yok deyince dayadı aşıları. Zaten bitkin olan bünye üstüne sersemletilmiş mikrobu da yiyince iyice sapıttı. Ertesi gün öksürük ve hapşırık ile uyandı Asya. Biz zaten bir yaş kontrolümüz için kendi doktorumuzdan randevu almıştık. Gittik Murat Hoca'nın yanına. Ve ta-tam bizim kız bronşiolit olmuş. Aile hekimine saygılar bir burun akıntısı abartmayın dediği şey üç gün içinde bu duruma gelmiş. Neymiş efendim el alemin çocuğu yalın ayak geziyormuş da hasta olmuyormuş biz abartıyormuşuz.

 Bronşiolit ne peki? Şimdi akciğerlerde hava kanalları var ya minik minik işte o kanallar iltihap ile tıkanıyormuş. Bu durumda bebiş zor nefes alıp veriyormuş ilerlemiş hallerinde anneler bebeklerinin astım olduğunu düşünüyorlarmış. Şükür biz henüz başında yakaladık ama buna rağmen kulakla duyulan bir hırıltısı vardı Asya'nın. Yani nefes almakta güçlük çekiyordu. Bu hastalık zaten iki yaşına kadar bebeklerde görülüyormuş. Ama eve grip mikrobunu aileden biri getiriyormuş ki bizim eve mikrobu Doğan getirdi. Çok fena grip oldu bir hafta boyunca süründü resmen Ve Asya ile minimum temasta bulundu. Hatta Asya bu duruma çok alındı babasına küstü bi haftanın sonunda yüzüne bile bakmıyordu. Ama sonuçta hava yolu ile almış tabi mikrobu : (

Murat hoca hemen üç set halinde ventolin verilecek dedi. Peki dedik. Bu arada ventolin bir nevi kas gevşetici bronşları gevşetiyor içlerine havanın girmesini kolaylaştırıyor.  Yirmi dakika aralıklarla üç kere ventolin verildi. Takip eden dört gün boyunca ventolin vermeye devam edicez dedi. İki gün altı saatte bir sonraki iki gün sekiz saatte bir. Hastaneye gelip gelemeyeceğimizi ya da  nebulizör denen aletten eve alıp alamayacağımızı sordu. Biz nebulizerı aldık ve geldik eve. Üç günümüz geçti bu şekilde bugün son gün. Yarın kontrole gidicez bakalım durum ne.


Nebulizer denen aleti Bosch çok sevimli yapmış penguen şeklinde Asya gidip burnuna bip bip yapıyor ama çalımaya balayınca çok ses çıkarıyor. Tabi bi de maskesini kafaya geçirip burnuna takmak zorunda bu durumda huzursuzlaşıyor ama yapacak pek biey yok. Dikkatini baka yöne çekmeye çalışıyorum o kadar. Hastanede aynı ölçüdeki sıvıyı beş dakikada bitiriyordu ordaki nebulizer ama ev tipi olan bizdeki on beş dakikada yapıyor bu işi. Süre uzadıkça huysuzluk kat sayısı da artıyor tabi.

Siz siz olun grip olan babayı eve almayın benim planım bu yönde. Benim bir arkadaşımın bebişi yeni doğduğunda bebek görmeye gelenlerden kapmıştı mikrobu, kıyamam daha 20 günlükken bir hafta hastanede yatmıştı. Yani bu iş el alemin bebeği sokakta yalın ayak geziyor bizimki de iki mikrop görsün, nolcak parkenin üzerinde emeklesin durumu değil. Allah korusun bu halin üzerine üştürse vereme bile çevirebilirmiş. Dikkat etmek lazım hem de çoooook...

21 Şubat 2013 Perşembe

Bir Olduk

Fazla söze gerek yok!
Eskiden birdim ben, sonra Doğan'la iki olduk,
  Asya geldi biz olduk
en sonunda üçümüz bir olduk :)
Çok güzel geçti bu bir yılımız.
Evde olmanın verdiği güzellikle Asya'nın her halini görmenin, bilmenin huzuruyla geçti.
Bir yaşına dört diş ile hala kel bir kafa ile ve sümüklü bir burun ile girdi Asya kız.
 İlk gribal enfeksiyonu ilk yaşında karşıladı minnoşu.
Doğum günümüz tabiki de güzeldi. Kutlama olur da kötü mü olur.
Tüm aile bir arada mutlu mesut kestik pastamızı.
Darısı diğer yaşlarımıza....
 
Minik farem nice mutlu yaşlara :)




16 Şubat 2013 Cumartesi

Yalnızlık Benim Eski Sevgilim

Çook eski zamanlarda, benim lise yılarımda sanırım sene 96 ya da 97 civarlarında bir adam vardı Burak Aydos diye - belki hala piyasadadır da ben bilmiyorum- onun bir de güzelim şarkısı vardı hatırlar mısınız? Yalnızlık benim eski sevgilim, yalnızlık benim en vefalı yarim, ben onu kimler için terk ettim, o beni bırakmıyor şeklinde :)
Bu şarkı dolandı az önce dilime. Niye mi? Çünkü evde yalnızım. Arabesk bi durum, bi ayrılık falan yok. Allah korusun! Sadece benim büyümüş kızım babası ile baş başa ilk defa dedesine gitti. Onlar gidene kadar ben dokuz doğurdum. Şükür sağ salim ulaştılar, hatta hemen dede ile oyuna başlayıp bana nispet telefonu bile açtılar :)
Ev pek bi sessiz, pek bi derli toplu, oyuncaksız, gürültüsüz, pek bi yalnız.
Ne yapacağımı bilemedim doğal olarak, bu bünye bir senedir bir saniye ayrılmadı kuzusundan. Evde bebek olmadan ne yapılır unutmuşum : )
Siz ne yapıyorsunuz böyle güzel fırsatları bulunca?
En iyisi mi ben gidip kendime bi fincan kahve yapayım en köpüklüsünden, elime de ya okunacak bir şey ya da çarpı işi falan alayım bir iki saat bu yalnızlığın keyfini çıkarayım.
Ne de olsa yalnızlık benim eski sevgilim :)

 
Şarkıyı dinlemek isteyenler için gelsin :)

15 Şubat 2013 Cuma

Sevgililer Gününün Tarihi Değişmiş

Böyle bir söylenti yaysam internet alemine kaç kişi inanır acaba :)
Ama vallahi doğru! Bizim evde bu tarih değişti. 13 Şubat olarak kutladık bu sene ve bundan sonraki senelerde de 13 Şubatta kutlayacağız Allah izin verirse. Bir taşla iki kuş vurma durumu Asya'nın doğum günü ile birleştirdik sevgililer gününü :)
Ben özel günler ve haftalar meraklısıyım biraz. Kutlamaya sebep olsun ben hemen kutlarım Doğan da sağolsun her seferinde ufak tefek de olsa hediyesiz durmaz. İçinden gelmese de, bazen söylense de alır o hediyeyi. Hatta Asya'nın doğumunda gitmiş tüm sene için hediye almış. Doğum hediyesi, anneler günü hediyesi, doğum günü hediyesi, yılbaşı hediyesi vs.şeklinde. Tek seferde kurtulmak istemiş bu angaryadan.  İlk parçayı verip gerisini bagaja atmış. Tabi benim kalan hediyeleri tesadüfen bulmam pek uzun sürmedi :) Ve böylece kara geçeyim derken zarara uğradı sevdiceğim. Sil baştan hediye aldı diğer günlerde yazık adama. Ben ilk defa bu sevgililer gününde kutlamayalım dedim, biz artık sevgili değil anne babayız dedim. Geleneksel Türk ailesiyiz biz anneden sevgili olmaz, babadan hiç olmaz :) Asya'nın doğum gününü hafta sonu kutladığımız için çekirdek aile kutlamamızı çarşamba akşamı yemeğe giderek yaptık. Günaydın'da enfes kebapları götürdük. Asya kız da bir miktar salatalık tırtıklayıp kebapların tadına baktı. Ve döndük evimize. Böylece hem bebeğimizin doğum gününü kutladık hem de sevgililer günümüzü. Ertesi gün yani perşembe itibari ile sevgililer günü kutlamaları her yerden ilan edilirken ben ev toplayıp bebek emziren bir moddaydım. Derken telefon çaldı Doğan kuyumcudaymış "ne alayım sana" dedi. Hediye istemem, benim hediyem Asya triplerini hemen bir yana bırakıp bir minik küpe istedim :) Nur topu gibi kelebek küpem oldu. Çok da güzel oldu :) Neymiş efendim sevgililer günü bahane hediye şahane. Hediyeleşmek sünnetmiş hem, hediye alınız, aldırınız :) Alın verin ekonomiye can verin de diyeyim tam olsun :)
Bu arada bu kelebek küpeler kızıma kalsın diye düşünüyorum. Doğum hediyem için de aynı şeyi düşünmüştüm. Tüm anneler böyle mi acaba ufak tefek kendinden hatıra bırakma peşinde, beni unutmasın telaşında...

11 Şubat 2013 Pazartesi

Geçen Yıl Bu Zamanlar

Asya'nın doğum gününe takvimsel açıdan iki gün kalmış. Gerçi biz dün kutladık oldu da bitti maşallah durumunu atlattık :) Klasik bir anne olarak geçen yıl bu zamanlar neler yaşadığımı düşündüm. Tam olarak doğuma iki gün kala biz baby shower party yaptık. Asla adına böyle demedik ama olsun. Annem kızıma beşik getirdi. Yabancılaşmaya gerek yok bizde de var böyle adetler adı da bebişe çeyiz getirmece. Genelde kız annesi yapıyormuş bu işi. Benim annem beşiğini aldı minnoşun daha doğrusu biz gittik aldık da o finanse etti durumu :) Sonra bi sürü güzel cici bici elbise, yün yatak yorgan, kaz tüyü yorgan, iki üç bebek nevresimi, bi sürü toka, bi sürü minik çorap, benim bebeklik zıbınlarım, kundağım, ilk doğum günü elbisem, yeni zıbınlar, kundaklar, battaniyeler, oyuncak vs vs. Bebek için akla gelebilecek neredeyse her şeyi almış bir de güzel paketlemiş süslemişti. Eş dost akrabaya haber verildi onlar da çok cici hediyeler eşliğinde bize gelmişlerdi. Kayınvalidem de annemden eksik kalmamış bi dünya şey almıştı. Ben hamileliğimin son demlerinde sabah erkenden uyanıp çeşit çeşit börek çörek yapmıştım. Tüm gün ayaktaydım. Yedik içtik eğlendik üstüne bir de göbek attık o derece güzel bir gündü. Gün sonunda nasıl yorulmuştum ve ayaklarım şişmişti şimdi hatırlıyorum. O gün herkes bana bugün doğurursun sen demişti. O gün değilse de iki gün sonra yaptım doğumu :)
 
Hediyelerimizin bir kısmı  hepsi çok güzellerdi. Ama benim tavsiyem doğum öncesi bu kadar çok alış veriş yapılmasından yana değil. Annemin aldığı bir çok elbise hiç giyilmeden küçüldü. Bir de herkes 0-3 aylık kıyafet almıştı o aralığa yığılma oldu sonra ben gidip değiştirdim bir çoğunu. Her ay beğendiğim iki üç şey almayı tercih ederdim. Beğendiklerimi yine aldım ama biraz müsriflik gibi oldu, varken üstüne almış oldum. Ama tabiki de saklamadayım hepsini kardeş planımız var ne de olsa. İlk çocuklar bu açıdan şanslı her şeyin yenisi giyilir ama ikinciler hep küçülenleri giyer :)
Bizim zamanımızda biz kuzenlerin küçülenlerini bile giyerdik. Şimdilerde birilerine teklif etmek bile abes gibi duruyor ne yazık.
 
Karnı burnunda biri olarak bi çok çeşit yapmışım kendimi tebrik ettim.
Bu arada karnı burnunda durumu mübağla değil valla burnuma değecekti o derece :)

8 Şubat 2013 Cuma

Elmayı Dişledim

Elmayı dişledim
Sapını gümüşledim
Kalbimin üstüne
Baş harfini işledim :)
İlkokul zamanı hepimizin birer hatıra defteri olmuştur. Benimde vardı, hatta hala saklıyorum. İçinde genelde bu ve benzeri maniler var :) Bir de pek yaratıcı giriş cümlesi "bana bu kalbin kadar temiz sayfayı ayırdığın için çok teşekkür ederim" :)
Şimdi benim de Allah'a çok teşekkür yani şükür etmem gerekiyor. Bana bu kadar tatlı bir minnoş yolladığı için.
Minik kuşun dişleri geç de olsa teşrif ettiler.İlk dişini 11. ayında çıkardı.
Önce sağ alt sonra sol alt çıktı ve şimdi sağ üstte var bi tane sadece üç tanecikler ama yakında dörtlenecekler sol üst de başını göstermiş vaziyette.
Ve o minik dişler bu elmayı ısırabiliyor artık. Yuppiiii :)

5 Şubat 2013 Salı

Mim miş

Mimlenmişim :) Şu sıralar Yiğit'in hastalığı ile uğraşan Nermin mimlemiş beni.  Bende mimin kalmış bi uğrayıp alıver dedi ben de kaptım geldim mimi :) Tüm hasta bebişler ile birlikte Yiğit'e de acil şifalar diliyorum.Ve başlıyorum soruları cevaplamaya


Şu an olsa çok sevinirim?
Güzellik yarışmasında eline sihirli değnek verilmiş kız misaliyim bu soruya cevap verirken :)
Ol desem olacaksa öncelikle tüm bebişler sağlıklı olsa sevinirim.
Daha maddi bir cevap verecek olursam, kapıda 2013 model Mercedes clk 350 olsa sevinirim :)
Tamam daha makul bir sevinme duygusu için şöyle cevap vermeliyim.. Güsselce bir uyku uyursam, mesela kesintisiz altı saat falan acayip sevinirim. Asya kaç sefer uyanacak bakalım bu gece diye düşünmeden yattığım günlerde gelecek mi acaba?

Şimdi orada olmak vardı?
Şimdi istanbul’da olmak vardı anasını satayım
Püfür püfür bir vapurun yan tarafında
Şuanda istanbul’da olmak vardı anasını satayım
Yeni cami de mısır atmak kuşlara
Köprüde balık ekmek yemek
Dolmuşa çek dostum demek
Ver elini kadıköy,ver elini kalamış,moda

:) :) Anasını satayım


Nerde o eski günler?
Harbiden nerdeee o eski günler. Ama sorun yok geleceğe bakalım
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
Çocuklar inanın inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler  :))


Pek bi kopyala yapıştırcı gördüm kendimi cevaba uygun şarkı, şiir sözü itina ile kopyalanıp yapıştırılır.

Neleri özlüyorum?
Bu cevaba da uyacak bi türkü sözüm var
Valla bu son... Diğer cevaplara adam gibi cevap vercem

Uçan da kuşlara malum olsun
Ben annemi özledim
Hem annemi hem babamı
Ben köyümü özledim
Çok severim?
Annemi, kardeşlerimi, kocamı ve tabikisi Asya'yı :)
Çikolatayı, acıyı, iskenderi, künefeyi, bilumum börek, çörek, kek, pasta çeşitlerini :)
Koltukta yayılmayı, evi döküp saçmayı, mutfağı dağıtmayı :)
Makyaj malzemelerini, en çok da ruju :)
Süsü püsü çeşitli kokoşlukları
Anne günlerini :)
Sabah uykusunu, sabah kahvaltısını, sabah keyfini
Okuduğum ve okuyamadığım  tüm kitapları, kütüphane sessizliğini
vs. vs. vs.
Gece gece bu kadar aklıma geldi ben bayağı bişiyi bayağı bi çok severim aslında

Bi de üç noktayı severim ben aslında
Her cümlenin sonuna koysam devamı var niteliğinde olur mu acaba... (bak olmadı mesela buraya )

Nefret ederim?
Hırt insanlardan nefret ederim
Su katılmamış salaklardan, söyleneni bir türlü anlamayanlardan
Sadece gücü kadına yeten sözde erkeklerden, karısını  kız dövenlerden, küfür edenlerden,
Trafikteki tüm otobüs,dolmuş ve taksi şoförlerinden (evlerindeki hallerinden nefret etmiyorum, birinin babası, abisi, amcası, dayısı pozisyonunda süper iyi insanlar olabilirler ama trafikte pek de öyle değiller)
Vicdansız, insafsız insan görünümlü yaratıklardan nefret ederim.

Ooo baby nefret ettiğin şeyleri yazmak bile sinir yapıyor insanda bi an asabiyet yaptı bünyem, yazarken kaşlarım çatıldı o derece... (üç nokta)

Bugünlerde çok fazla dinledim?
Müzik ruhun gıdasıdır doğru ama bu aralar ben Asya ile besleniyorum. Ruhumun  gıdası onun mırıltıları, zaman zaman hırıltıları, aa uu sesleri, gak gak sesleri, büf büf leri var bi de :)
Asya'nın sesine ses değmesin diye ben müzik falan dinlemiyorum bu ara


Şimdiki ruh halim?
Bitse de gitsek modundayım :)


Ve son soru ile ilk mimimi bitirmiş bulunmaktayım
Selam eder yatmaya giderim


Bu mim işi ebe sensin elim sende modunda
Ben kimsecikleri ebelemiyorum
Soruları cevaplamak isteyen varsa burdan buyursun
Benden iyi geceler...
Sabah sabah okuyacaklar için ise kocaman bir günaydın
Gününüz güzel geçsin.


7 Ocak 2013 Pazartesi

Moktan Mevzular

Küçükken ufacıkken istop oynamayanınız yoktur herhalde. Biz renkli istop oynardık, topu atarsın havaya, bir de isim söylersin atarken, o isim topu yakalar. Yakalayamazsa sen kaçarsın,ebe bir renk söyler. Sen rengi bulmaya çalışırken ebe de  seni vurmaya çalışır top ile. Rengi bulup tutarsan vurulmazsın. Bulamazsan ebe top elinde, peşine düşer yakalanırsın. İşte renkli istopta en önemli konu bulunamayan renk söylemektir.  Renkleri en iyi öğrendiğimiz dönemdi herhalde renkli istop oynadığımız zamanlar. Sarı, kırmızı, mavi, yeşil gibi renklerden leylak, portakal rengi, kavuniçi ve en önemlisi bebe boku rengine terfi etmiştik. Evet bebe boku diye bir renk vardı ve çok zor bulunurdu aslında hardal sarısı gibi bir rengi tuttun mu kabul görürdü. Ama gerçekten o renk ne renk bebeği olunca anlıyor insan :)
Asya'nın ilk kakası bildiğin siyahtı ama afilli bir renk söylemek gerekirse koyu kestane de denebilir :) Mekonyum denen kakayı ikinci gününde yaptı sanırım. Zaten dünya üzerindeki ilk haftası pek kakalı değildi. Ki bu beslenmediğinin göstergesiymiş ve biz sarılık olup soluğu hastanede kalmıştık bknz. Sonrasında gugıl araştırmalarımda gördüm ki bebek doydu mu doymadı mı diye kirli bezleri tartanlar bile var. Biz kirli bez sayanlardanız :) Asya ilk haftasından sonra kaka işini rutine sokmuştu. Üç öğün bez kirletiyordu sabah, öğle ve akşam kesinlikle güzel günlerdi :) Bu güzelliği anne olup kaka yolu beklemeyen kimse anlayamaz :)
Neyse efendim şimdi bu kirli bez sayısı önemli ama doktor amcalara sorunca alınan cevap şu ben hemen söyliyim size. Günde 5-7 arası da normal haftada bir kere de normal. Nasıl bir normallikse bu. Bebe bi hafta yemiş ama af edersiniz yapamamış ama normal. Bir arkadaşımın bebeği ilk üç ay boyunca on günde bir yaptı kakasını sonrasında haftada bire düştü. Her hafta kaka yapılan gün için kutlamalar yapılıyordu o derece :) Bir gün o arkadaşımın yanında Asya'nın bezini değiştirirken bizim kakalı bezimize pek bir imrendi. İşte ideal bebek kakası tam altın renginde dedi. Ve evet Asya aslında altın yumurtlayan bir tavuktu :) Ek gıdaya geçene kadar sadece anne sütü ile beslenen Asya düzenli bir şekilde bez kirletiyor ve her defasında bebe boku diye tabir edebileceğimiz rengi, altın sarısı olarak tutturuyordu. Arada bir de yeşile yakın bir renk çıkıyordu ki doktorumuz bunun için de normal diyordu ama annem bu durumda Asya'nın üşüttüğünü söylüyordu ben anneme inanmayı tercih ediyordum .
Neyse o günler geçti ve biz ek gıdaya başladık işte ilk defa o zaman anladım kirli bez tartanların durumunu :) Yiyor içiyor ama yapmıyor e o zaman doymuyor mu şimdi bu çocuk modunda takılırken o da girdi bir düzene gün de bir defa teşrif etmek suretiyle içimizi rahatlattı :)
Ve aslında buralara nerden geldim anlatayım Asya hatun artık kakasını yaparken gizleniyor. İlk defa bi kaç hafta önce sehpanın altına girip kakasını yapıp yanıma geldiğinde çok şaşırıp hemen annemi aradım. Annem artık tuvalet eğitimin zamanı geldi dedi. 10 aylıkken :) Doktorlara sorsan üç yaşı beklemeliyiz. Sonra dikkat etmeye başladım Asya her seferinde saklanacak mı diye ve evet neredeyse her seferinde Asya, ya saklanıyor ya sessiz bir köşe buluyor tuvaletini yapıp yanıma geliyor temizlenmek için. (Bu arada farkındaysanız  yeni doğanken mok, kaka olan durum hemen tuvalete dönüştü)
Tuvalet eğitimi için erken ve kış olması nedeni ile zor ama ben üç yaşı beklemiycem, galiba bir buçuk ya civarını bulmuşken yazın hemen deneme turları atmaya başlıycam. Şimdi hemen "ama psikolojisi bozulur" diyenler olacak. Hiç bişeycikler olmaz. Anneme kalsa kırkı çıkmadan bile öğretebilirdik biz bu işi. Ve kocakarı yöntemi zannedilen bu yöntem aslında doğru olanıymış. Belki de hemen başlamalıyım alıştırmalara ne dersiniz?
Konuyu merak edenler için bir kaç link ekledim.
Bu arada konu ne ben anlamadım diyenler için konumuz tuvalet eğitimi :)
Buradan buyurun...

http://kucukada.blogspot.com/2008/05/tuvalet-eitimi.html

http://kucukada.blogspot.com/2008/07/tuvalet-eitimi-ii.html

http://www.miracik.com/index.php/2009/08/tuvalet-egitimini-tamamlamaya-hazir-miyiz/

http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=439892

http://www.pi.web.tr/tuvalet-egitimi/

http://yavrusu.blogspot.com/2012/12/tuvalet-iletisimi.html

5 Ocak 2013 Cumartesi

Yerin Ayrı 2012 :)

1980 Doğumlu biri olarak 80 yılı milattır benim için. 80 den önce doğanlar büyüktür, sonra doğanlar ise küçük. Seksenliler ise candır! Seksenlerde çocuk olmak bizim için geçerlidir de 81 liler için değildir sanki :) Neyse konumuz 2012. İşte benim için yeni bir milat,  artık hayat 2012 den önce ve sonra diye ikiye bölündü bile :)
Yerin bende apayrı 2012 ;)
Asya kuzusu artık bizimle ve minnoşumla hergünümüz ayrı bir eğlence. Asya benim canımdan bir can! Artık hiç birşey eskisi gibi olmayacak. 2012 den sonrası Asya'dan sonrası.
 Ayşe Defne, Ennur Ela ve Elif Asya yeni yıla bir kala ağaç süslüyorlar ne kadar da tatlılar :)
Asya'nın ilk yeni yıl partisi. Parti mi abarttım sanki ;)
Ve tabiki de hoşgeldin 2013 senden de bir sürü güzellik bekliyorum ona göre :)